Yüksek Eğitim her zaman sizleri daha yükseğe götürmez

Bismillah

Mevlana Şeyh Nazım’dan Ufak Nasihatler

Yüksek Eğitim her zaman sizleri daha yükseğe götürmez

16 Aralık 2010, Perşembe

Euzu billahi mineşşeytânirracîm.

Bismillahirrahmanirrahim

Essalamü Aleyküm ve Rahmetullahi Ve Berekatüh

  • Bugünlerde, binlerce öğrenci Üniversitelerden mezun oluyorlar ve yüksek seviyede bir eğitim almış olmaları nedeniyle de, birçokları hala işsizken, iyi bir iş umut ediyorlar. Birçok mezun basitçe ‘kitabî bilgileri’ öğreniyorlar; basitçe bir şeyler biliyorlar. Sadece bazı şeyleri bilmenin gerçekte hiçbir değeri yoktur. Aynı zamanda topluma da elle tutulur bir katkısı yoktur. Çünkü mezun olanlar sadece bu ‘kâğıt bilgilerine’ sahipler ve artık yüksek gelirli bir işi hak ettiklerine inanıyorlar. Masa başı bir iş ve bir kalem oynatıp yüklü bir maaş almayı diliyorlar. Daha az gözalıcı oldukları için insanlar bu tür işlere tenezzül etmemelerine rağmen, tamirciler, su tesisatçıları, elektrikçiler vs. gibi elleriyle çalışan, el becerileri gelişmiş olanlar için sınırsız iş imkânları vardır.
  • Mevlana okunması için, elle yapılabilecek çeşitli işler ve beden işçiliği yapan insanlar için uygun, detayların verildiği binlerce sayfalık kitap vermiştir. Üniversiteden mezun olanlar için sadece belirli meslekler vardır. Onlar da, zaten; doktor, avukat, mimar ya da mühendis olmak için gidiyorlar. Ama ellerini kullanmak için yeterince alçak gönüllü olanlar için binlerce iş alanı vardır! Herkes yüksek nitelikli iş istiyor ama hiç kimse, hizmet için gerçekten talep olan, yelpazenin en sonunda bulunan daha düşük seviyeli işleri istemiyor. Bu ekonomik krizin nedenlerinden birisidir –insanlar sürekli talep edilen ve gerçek işler (ama sözde daha düşük seviyedeki) yerine (daha az talep edilen) mevki sahibi işler istiyorlar. Mesela, (yeterli finans ve yetenekleri varsa) bir lokanta açmak yerine, sanki yemek pişirmek çalışmanın utanç verici ve alçaltıcı bir şekliymiş gibi, diyorlar ki; “Hayır, ben üniversite mezunuyum!” Günümüzde, kibrin yüksek öğrenim öğrencilerinin yüreklerine nasıl da kök saldığına bir bakın. Diploma ve ünvanlarını, büyük bir cehaletle, kafalarında taşıyorlar; “Oxford’danız,  Cambridge’deniz, MIT’deniz (Massachusetts Teknoloji Enstitüsü)!”
  • Mevlana, samimi bir şekilde, işsiz mezunlara; Diplomalarından üç fotokopi alıp, onları çerçeveletip asmalarını söyledi. İlk kopyayı giriş kapılarının üzerine assınlar ki her evlerinden çıkışta, ona bakıp takdir edebilsinler. Mevlana diyor ki; işsiz olmalarına rağmen, bu mezunlar, “Bir işim yok ama Elhamdülillah, bir diplomam var!” diyebilirler. İkinci kopyayı da, uyudukları odada görebilecekleri bir yere assınlar ki böylece uyuyana kadar; “Elhamdülillah, (mezun olduğu o ünlü Amerikan Üniversitesinin adını söyleyerek) üniversitesinden mezunum” diyebilirler. Son kopyaya gelince; o ise mutfağa asılmalıdır ve acıktıkları zaman, biraz su kaynatsınlar (Mevlana Diploma ile bir karıştırma hareketi yapıp) Diplomasını batırsın ve “(ünlü Üniversitenizin adı) üniversitesinden mezunum ve Diplomamın suyunu içiyorum” diyerek, suyu içsinler. “Diplomamın suyunu içtikten sonra bana güç ve enerji verdiği için, Allah’a şükürler olsun. Ne kadar da lezzetli bir içecek.” (Mevlana’nın espri anlayışı, gerçekten de çok eğlendirici!)
  • Mezun olduktan sonra bile, onlardan para isteyerek, neden hala ailelerinin sırtlarına yük oluyorlar? Edindikleri tüm bu ‘bilgiyle’, neden hala iş bulmaları mümkün olmuyor? Dünya; Üniversitedeyken, gerçekte hiçbir değeri olmayan şeyler öğrenen bu tür mezunlarla dolu. Ama aileler her zaman çocuklarıyla iftihar ederler; “kızım Üniversitede, şu anda yurt dışında okuyor.” Aslında kayda değer hiçbir şey öğrenmediğinden habersiz, arkadaşlarına ve akrabalarına kendini beğenmiş bir şekilde gösteriş yapıyorlar.
  • Birçok anne evlenmemiş kızlarından şikâyetçi olmak için Mevlana’ya geliyorlar. Mevlana kendisini görmeye gelen bir anneden bahsetti. Anne dedi ki; “Şeyhim, kızım kötü bir büyünün (kara büyü) kurbanı olabilir.” Mevlana kızının neden kara büyüye tutulduğunu düşündüğünü sorduğu zaman, anne; “Birileri evlenmemesi için, onun kısmetini ‘bağlattı’. Kim neden böyle bir şey yaptı bilmiyorum. Sen Şeyhsin, öyleyse sen söyle.” Mevlana kızının kaç yaşında olduğunu sorduğunda, anne “30” diye cevapladı. (Mevlana gözünde bir pırıltıyla, kızın aslında 35 yaşında olduğunu söyledi. Anne yalan söylüyordu.) Mevlana; “Neden evliliği bu zamana kadar erteledi? Şimdiye kadar ne yapıyordu?” diye sordu. Anne ise; “O ‘bilgiyi arıyordu’. Bir öğrenciydi. Ne zaman birisi gelip evlenmek istese, ‘bilgiyi aramaya’ devam etmek için, kızım hemen sırtını döndü. Bu nedenle de evlenmeden bu yaşa geldi.” diyerek cevapladı. Amaçsız bir şekilde öğrenim görmekte ısrar edenlere neler olduğuna bakın. Evlenme şanslarını kaybettiler ve üstüne üstlük sonunda bir işleri bile yok! Kız şansını boşa harcadı. Yaşı gençken bir erkek için arzulanabilir durumdaydı ama ya şimdi bu yaşta? Yüz binlerce kızımız bu şekilde, işsiz ve kocasız olup çıkıyor ve aynı durumda da ölüyorlar.
  • Mevlana kadınların eğitim almasına karşı olmadığını söylüyor. Ama öncelikler olmalıdır! Evlilik ve aile hayatı, Allah’ın cinsiyetleri yaratmasındaki öncelikli nedendir. Öyleyse, daha sonradan insanlara yoksulluk getiren, daha ileri eğitimler almak adına evliliği ertelemek, İlahi amacın başarılı olmadığı anlamına gelir. Aynı şekilde, evlilik güzel bir tecrübedir ve ebeveynler bir çocukla taçlandırıldıkları zaman, işte o zaman, yerine getirilmiş, daha da heyecan verici ve tatmin edici bir yolculuk halini alır. Aksine, bugün, ihtiyaçlarını karşılamak, ev veya arabanın ipoteğini ödeyebilmek için; ebeveynlerin her ikisi de çalışmaya gidiyor ve aileler çocuksuz kalmayı seçiyorlar. Ve hatta çocukları olsa bile, çocuklarını, bir çöpmüş gibi, bir kreş/çocuk yuvası/çocuk bakım merkezine atıyorlar ya da bakıcı eline bırakıp para arayışları için dışarı çıkıyorlar. Evliliğin İlahi amacı bu mu? Hayır. Yani İnsanın hayatı, gittikçe, duygusal ve manevi acı çektikleri daha da derin bir çukura doğru düşüyor. Dünyadaki yaşam kırılma noktasına, bir sınıra ulaşıyor.
  • Mevlana, sanki ‘duvara konuşuyormuş’ gibi olduğundan ve günlük olarak verdiği tavsiyelere hiç kimsenin uymadığından ya da anlamadığından yakındı. Mesela aileler hala çocuklarının daha yüksek seviyede eğitim aramak zorunda oldukları konusunda ısrar ediyorlar. Mevlana teorik bilgilere kapı artık kapandı diyor. Bunun yerine (ellerindeki) pratik bilgilerin peşinden koşmalıdırlar. Artık mezunlara doyduk. Aileler neden hala çocuklarını diploma peşinden sürüklüyorlar? Onları teorik ve yararsız işler için değil, daha yararlı ve kullanışlı bilgiler için teşvik etmeliler. Bugünkü krizden aileler sorumlu ve suçludurlar.
  • Resulullah (SAV) diyor ki; “Servetin beşte dördü ticaret yapanların, kendiişleriyle uğraşanların elindedir.” Bizleri cesur ve girişimci olmamız konusunda cesaretlendiriyor. Üniversite hiç bir şey değildir. Ebeveynler çocuklarına sermaye sağlamak konusunda yardımcı olabilirler ve çocuklarının cesaret kazanması için de, onlara, cesaret vermeleri gerekir. Çünkü cesaret yoksa zaten başarısız olmuşlar demektir. Ama ufak bir şekilde başlayın. Eğer başlangıçta çok fazla parayı idare etmeyi bilmeyen birisiyse, milyonlarca liralık sermayeyle başlamayı istemeyin. Küçük bir iş büyüyebilir. Öyleyse mütevazı bir sermaye ve ilerlemeyle başlayın. Büyük başlarsanız, düşüşünüz de muhtemeldir.
  • Mevlana’nın tavsiyelerini reddeden insanlar, onun zaten bunamış olduğunu söylüyorlar. Mevlana, “Ben bunak değilim” diyor. “Benim ninem 80 yaşını geçmişti ve eşarpların kenarlarına oya işleyerek hayatını kazandığı o yaşta bir gözü de kördü!” Mevlana kendisine yakın oturan Sudanlı yaşlı bir kadının hikâyesini anlattı. Kadın doksanlarındaydı ve o zaman on yaşında bir çocuk olan Mevlana annesinden aldığı yemeği bu yaşlı kadına götürüyordu. İlerlemiş yaşına rağmen, yemek için asla dilenmedi. Pamuktan elbise örüp onları sattı!  Mevlana’nın ninesi ve bu Sudanlı yaşlı kadının ikisi de, elleriyle çalışarak hem de o yaşta, hayatlarının idamesi için para kazanıyorlardı.

El-Fatiha

 

Tefsir

  • Mevlana hiçbir zaman eğitime karşı olmadı. O nerdeyse her ebeveynin, kendi çocuğunun bilgiye sahip olması için değil ama o Üniversiteyi bir saygı ve onur nişanesi olarak gördükleri için, Üniversiteye gitmelerini istemelerine karşıdır.
  • Eğitimin amacının çok basit olduğunun farkına varmalıyız. Peygamberimiz (SAV) diyor ki; “Her kim bu dünyada iyi bir hayat dilerse, bu dünyanın bilgisini aramalıdır. Her kim ahrette iyi bir hayat dilerse, ahretin bilgisini aramalıdır.” Öyleyse, bir insan her iki bilgiyi de aramalıdır. Dünyanın bilgisi; diploma, ün ya da onur getiren değildir. O bilgi ki, masaya yiyeceği koyabilen olmalıdır. Bir doktor ya da avukat olmak nasıl onur getirmiyorsa, bir çiftçi ya da teknisyen olarak çalışmak da onursuzluk değildir. Çok fazla gurur daha sonrasına bağlıdır ama bu fazla gurur onların hayatlarını her iki dünyada da yok eder. Bir Sahabe, bir keresinde Peygamberimiz’i (SAV) görmeye gelmiş. Bir demirciymiş ve işi nedeniyle de elleri kararmış. Peygamberimiz (SAV) Sahabenin ellerini öpmüş ve “Ne mutlu dürüst bir hayat için elleriyle çalışanlara” demiş. Hatta Hz. Davut (AS) (İsrail Oğulları’nın bir kralı ve Peygamberi olmasına rağmen) zırh yaparak geçimini sağlıyordu. Ve en zengin Peygamber Hz. Süleyman (AS), dürüst bir yaşam için sepet ördü ve Beyt-ül Mal’dan (devlet hazinesi) asla hiçbir şey almamıştır. Peygamberimiz’den (SAV) temiz ve helal rızık istenmiş ve o da, “Bu Peygamberlerin rızkıdır. Size ceza getirmeyecek rızkı Allah’tan isteyin.” diye cevaplamıştır.
  • Şimdi hat bulanıktır. İnsanlar eğitimin amacıyla ilgili görüşlerini kaybettiler. Artık eğitimi helâl rızık sağlamak olarak görmüyorlar ama gururun kaynağı ve bir mevki simgesi olarak görüyorlar. Aileler çocuklarının yurt dışında üniversitelerde okumalarını, daima, onlar hakkında bir aşırı övgü aracı olarak kullanmışlardır. Hatta çocukları kayda değer bir şey öğrenmemiş olsa bile! Üniversiteye giden, Tarih konusunda uzmanlaşan, Sanat ve Sosyal Bilimler okuyan, bir akrabam vardı. Fransız Devrimi öncesi Fransız Kralları konusunda eğitim görüyordu. Onların isimlerini, politikalarını, siyaset şekillerini öğrenmek zorundaydı. Ona, “Bu bilgilerin ne gibi bir kullanım alanı var? Gelecekte iş hayatında sana nasıl bir yardımı olacak?” diye sordum. Bu bilgilerin aynını başkalarına öğretmek için bir öğretmen olarak iş bulabileceğini söyleyerek, sorularım karşısında omuz silkti. Yani insanlar bu yararsız bilgileri, kendilerine bir iş sağlamak ve bu aynı ıvır zıvırı başkalarına öğretmek için eğitim görüyorlar! Hayret ettim. Her neyse, mezun olduktan sonra 3 yıl işsiz kaldı ve açık öğretime kayıt yaptırarak Muhasebe eğitimi aldı. Çok başarılı bir şekilde mezun oldu ve şimdi tam yetkili bir Muhasebeci olarak etkileyici bir gelire sahip. Fakat Fransız devrimiyle boşa geçen 4 yıl, bir ömür boyu kayıp olarak kalacaktır.
  • Yani talep gören bir alanda pratik bilgi konusunda eğitim alıp beceri kazanın, size çekici gelen bir alanda değil. Ve o işin helal olduğundan emin olun. Birçok insan helal olarak kabul edilmeyen iş alanlarında çalışıyor ve böyle bir gelir hiç de bereketli değildir. Salon garsonluğu, krupiyeler, kumar operatörleri, bar görevlisi – bunlar ne pahasına olursa olsun kaçınılması gereken işlerdir. Bu alanlardaki, mesela alkollü içecekler nasıl hazırlanır, Black Jackte bir el nasıl dağıtılır vs. gibi bilgilerden de tamamen kaçınılmalıdır. Resulullah (SAV) diyor ki: “Helal de haram da açıktır.” Bazı insanlar zorluklar ağına yakalandıkları bahanesinin arkasına saklanıyorlar ve bu haram kazanç da onların bulabildiği tek gelir kapısı anlamına geliyor. Bu doğru değildir. Samimi bir şekilde Ondan isteyin, O da sizin için bir yol açacaktır.

وَمَن يَتَّقِ ٱللَّهَ يَجۡعَل لَّهُ ۥ مَخۡرَجً۬ا (٢) وَيَرۡزُقۡهُ مِنۡ حَيۡثُ لَا يَحۡتَسِبُ‌ۚ وَمَن يَتَوَكَّلۡ عَلَى ٱللَّهِ فَهُوَ حَسۡبُهُ ۥۤ‌ۚ إِنَّ ٱللَّهَ بَـٰلِغُ أَمۡرِهِۦ‌ۚ قَدۡ جَعَلَ ٱللَّهُ لِكُلِّ شَىۡءٍ۬ قَدۡرً۬ا (٣) وَٱلَّـٰٓـِٔى يَٮِٕسۡنَ مِنَ ٱلۡمَحِيضِ مِن نِّسَآٮِٕكُمۡ إِنِ ٱرۡتَبۡتُمۡ فَعِدَّتُہُنَّ ثَلَـٰثَةُ أَشۡهُرٍ۬ وَٱلَّـٰٓـِٔى لَمۡ يَحِضۡنَ‌ۚ وَأُوْلَـٰتُ ٱلۡأَحۡمَالِ أَجَلُهُنَّ أَن يَضَعۡنَ حَمۡلَهُنَّ‌ۚ وَمَن يَتَّقِ ٱللَّهَ يَجۡعَل لَّهُ ۥ مِنۡ أَمۡرِهِۦ يُسۡرً۬ا (٤) ذَٲلِكَ أَمۡرُ ٱللَّهِ أَنزَلَهُ ۥۤ إِلَيۡكُمۡ‌ۚ وَمَن يَتَّقِ ٱللَّهَ يُكَفِّرۡ عَنۡهُ سَيِّـَٔاتِهِۦ وَيُعۡظِمۡ لَهُ ۥۤ أَجۡرً

(2) Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar. (3) Onu beklemediği yerden rızıklandırır. Kim Allah’a tevekkül ederse, O kendisine yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah, her şeye bir ölçü koymuştur.

(Surah At-Talaaq 65:2-3)

Ayrıca ‘Bin Dinar Ayeti’ olarak da bilinir. Allah bu ayette; her kim Ondan korkarsa, O hayal bile edemeyeceği bir kaynaktan ona rızık sağlayacaktır diyor. Ve her kim Ona güvenirse, O onlar için yeterlidir (Mevlana, günlük olarak, HasbunAllah, RabbunAllah okumamız için bizi teşvik ediyor.) Bu nedenle, hayatınızı idame ettirmeniz için, bedenlerinizi satmanıza ya da alkol satmanıza gerek yoktur. Peygamberimiz (SAV) diyor ki; “Eğer sizler Onun hak ettiği gibi, Allah’a tevekkül etseydiniz, O kesinlikle, tıpkı sabahları aç çıkıp günün sonunda tok olarak dönen kuşlara sağladığı gibi, size de sağlayacaktır.”

  • Yaptığımız işin herhangi bir haram gıda zincirinin bir parçası olmadığından da emin olmalıyız. Resulullah (SAV) şarapla bağlantılı on insanı lanetlemiştir, “Üzümü sıkan, sıktıran, içen, içiren, taşıyan, taşıttıran, satan, satın alan, ısmarlayan (bağışlayan) ve (bundan kazandığı) parasını yiyen.” Yani eğer kenevir yetiştiriyor ve bitkisini satıyorsanız, marihuana gıda zincirinin bir parçasısınız demektir ve sanki uyuşturucu satıyor gibi oluyorsunuz. Tıpkı birisi sizden öğrendiğinde iyilik ödülünü almanız gibi, dolaylı olarak bile olsa kötülüğü desteklediğinizde de, günaha ortak olursunuz.
  • Bugünkü eğitim sisteminin en üzücü tarafı; iman ve dindarlık, iyi davranışlar ve takva içersinde yetişip büyümek yerine, insanlar daha fazla kötü ve dinsiz (Allah’tan uzak) bir hale geliyorlar. Bilimin tüm mucizelerini, Allah yerine ‘doğaya’ atfetmek, iyi davranışlar ve tutumları terk etmek ve hatta okullarda kız-erkek karma sistemi yaymak, tüm bular; gurur, arzu ve nefiste yaşayan, yeni bir kuşak oluşturmaya katkıda bulundu. Eğitimin son meyvesi, bu tefsirin başında alıntı yapılan hadise bağlı olarak, unutuldu ve kayboldu. Hayatımızda her şeyin nasıl da Allah’a ibadet etmemiz için var olduğuna ama şeytanın devamlı bunu çarpıtıp ve bunları gurur ve nefisle ilişkilendiriyor olmasına bir bakın.
Bu 22 dakikalık Arapça Sohbet videosunu sadece www.Saltanat.org adresinden izleyebilirisiniz. Sohbeti izlemek için, sağ taraftaki menüden ‘Our Youth 16.Dec.2010′  linkini seçiniz. Ekranın altında, ses kontrolünün yanında, alt yazılar için dil seçimi yapabileceğiniz (Arapça, Bahasa Endonezya’ca/Melayu, Almanca, İngilizce, İspanyolca, İtalyanca, Rusça ve Türkçe) bir CC butonu göreceksiniz. Farklı dillere canlı tercüme için, görüntü ünitesinin sağ üst köşesindeki Audio butonuna tıklayınız Eğer video artık orada değilse, altta bulunan Saltana TV sitesi arşivinden aratınız.
Saltanat TV, Mevlana Şeyh Nazım’ın kişisel olarak müsaade ve onayıyla Resmi sitesidir.


This entry was posted in 2010 @tr, Aralık, Sohbetleri and tagged , , , . Bookmark the permalink.