Tag Archives: kul
Yükselmenin tek yolu başın Öne Eğilmesidir
Zayıf kullar olarak yaratılmamıza rağmen, İnsan teknolojisi, bilgisi, orduları ve sahip olduğu kaynakları nedeniyle, kendisinin güçlü olduğuna inanır. Şeytan, devamlı olarak, İnsanı kendi lanetlenmiş ayak izlerini takip etmeye teşvik eder ki bunlar; üstün olduğunu iddia etme ve tıpkı şeytanın Âdem’e (AS) yaptığı gibi, başkalarına yukarıdan bakmaktır. Diğer taraftan Tarikat İnsana tam tersini öğretir –tıpkı Meryem’in (AS) Kuran’da dua ettiği gibi, isimsiz, unutulmuş ve alçak gönüllü biri olmayı. Mevlana’nın sözleriyle, “Tarikat Hiç olmayı kabul etmeniz için eğitir.” Çok üzücüdür ki bugün, hatta Tarikat içinde bile, yolculuklarında bu nihai hedefi unutmuş olanlar var ve onların birçoğu yukarıdan bakıp diğer Müslümanları büyük bir kindarlıkla, kınıyorlar. Aynı yolda yolculuk eden kendi arayış içerisindeki arkadaşlarına karşı kendilerini üstün görüyorlar ve birçok müridin başka müritlerle araları bozuk. Bu Şeyhlikteki hastalığı körüklüyor –herkes Şeyh olmak istiyor, herkes fark edilmek istiyor, herkes göz önünde olmak istiyor- ama hiç kimse alçak gönüllü müritler, bilinmeyen kullar ya da unutulmuş takipçiler olmak istemiyor. Evliyalığa yolculuk daha sonradır ama bugün çok az kişi bu yola ayak basmıştır. Continue reading
Usame Bin Ladin’in trajik sonu
Usame Bin Ladin Müslüman dünyasının tartışmalı şahsiyetlerinden biridir. Bazıları onu gerçek bir İslam Savaşçısı olarak görürken, diğerleri bir katil ve terörist olarak görüyorlar. Mevlana, Usame’nin eylemlerini ve dürtülerini, o sadece Nefsi baskı altında tutmanın bir yolu olduğu için, müritlerine Tarikatın derslerini öğrenmenin neden önemli oluğunu açıklayarak, ustaca masaya yatırıyor. Mevlana hepimizin –ya Nefislerimizin ya da Rabbimizin- hizmetkârı olduğunu söylüyor. Birisi, Nefisine köle olarak Allah’a yönelirse, sonsuza dek onurunu kaybeder. Bu, belki de, arayış içinde olanların hangi inancın bunların hepsiyle ilgili olduğunu araştıranların bilmek istediği konu olduğu için, şu ana kadar özetlenmiş en önemli sohbetlerden biridir. Dinin amacı çok basit ve çok temeldir ama şeytan bizleri gerçek varış noktamızdan saptırmıştır, -tıpkı; en iyi Üniversiteye kayıt olan, her gün kampüse gidip birçok kampüs etkinliğine (Spor, Sosyal etkinlikler, Kampüs gazetesini çıkarmak ve Öğrenciye Konseyine aday olmak gibi) katılan bir öğrenci gibi-. Ders çalışmak haricinde her şeyi yapıyor ve sonunda da sınavlarında başarısız oluyor. Günümüzde müminler tıpkı bunun gibi davranıyor. Amaçsız bir şekilde dinsel kuralları uyguluyorlar ama yemeğin en önemli içeriğini terk ettikleri için, gerçekte hiç bir şeyi tadıp, hissetmiyorlar. Tuzsuz yemek tatsızdır. Tıpkı şekersiz bir çaya benzer. Her zaman bir lezzetli bir yemek hazırlamayı aceleye getiririz. Şeytan tuz ve şeker koymayı unuttuğumuzdan emin olmak ister. Çünkü günümüzde din çok tatsız-tuzsuz. Bunun yerine de insanlar dünya eğlencelerinden tat almanın yollarını arıyorlar. Bu Sohbeti yavaş bir şekilde ve hayatlarımızda neyin yanlış olduğunu anlamayı arzu ederek okuyun. Mevlana, açık bir şekilde bizlerin görmesi için, inanç içerisindeki en önemli mücadeleleri gözler önüne seriyor. Allah hepimize anlayış ve hikmet nasip etsin. Âmin. Continue reading
Gerçek bir Mürit olmanın sırrı
Bu mecliste, Mevlana her ruhun Hesap Günü’nde nasıl en güzel giysilerle giydirildiği ama bir çok insanın dünyevi başarıları için bu onuru gözardı ettiği ve tanrıya kulluğu yerine getirmediğini anlatıyor. Herkes lider olmak ister, bu gerçek Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasına neden olmuştur ve ironik bir şekilde her biri diktatörlük ile yönetilen bu milletler utanmadan tekrar Şeriat’a dönmüştür. Tanrının tokatları bu millet üzerine sonsuza kadar yağacaktır, ta ki bu millet bir Sultan’ın altında birleşene kadar. Bu parçalanma tarikatlara bile yayıldı, hepsi bir Şeyh’in altında olmalarına rağmen. Peygamberimiz (sav) şöyle dedi: “İnancınız olana kadar Cennet’e giremeyeceksiniz ve birbirinizi sevmediğiniz sürece inancınız olmayacak.” Eğer bir birimizi sevemezsek, bir mürit olmayı bırakın, inanan nasıl olabiliriz? Continue reading