Mevlana Şeyh Nazım’ın Röportajları
Şilili Madencilerle ilgili daha fazla açıklama
(İki büyük haber kanalıyla, bir gün arayla yapılan, iki farklı röportaj.)
1) Mevlana CNN’le röportaj yapıyor
22 Aralık 2010, Çarşamba
Euzu billahi mineşşeytânirracîm.
Bismillahirrahmanirrahim
Essalamü Aleyküm ve Rahmetullahi Ve Berekatüh
(Bu röportaj, Mevlana’yla Türkiye’deki stüdyodan katılan, ukala ve alaycı bir haber spikeri tarafından, yapıldı. Alışılmadık derecede kabaydı ve Mevlana’nın her dediğine şüphecilik gözlüğüyle baktı. Kendi yaşına göre dört kat daha yaşlı olduğu halde, Mevlana’ya Şeyh Nazım ya da Mevlana olarak hitap etmeyi reddetti ve bunun yerine de, röportaj boyunca, ‘Nazım Bey’ diye hitap etti. Soruları hiç de profesyonelce değildi. Davranışı ise uygunsuzdu ve bütün olarak da CNN’i çok kötü temsil etti.).
Spiker: İnsanlar size nasıl hitap ederler?
Mevlana: Bana çok fazla yapay ünvanlar veriyorlar. Hatta Şeyh bile yapay bir ünvandır. İsmim Muhammed Nazımdır. Bir ünvanım yok. Basit bir insanım. Allah tarafından Onun kulu olarak kabul edilmenin peşindeyiz.
Spiker: İnsanlar neden size geliyor?
Mevlana: Bana geliyorlar çünkü onlar bağımlılar (bağlanmışlar) ve onların (nefse bağımlılıktan, nefislerinden, heva [cinsel arzular] ve dünyadan) bağlarını çözmemi istiyorlar. Bağımlı oldukları için hiçbir şey yapamazlar. Geliyorlar, çünkü bizimle manevi bağları var ve burada da mutlak bir huzur buluyorlar. Her zaman insanlığın iki yönü vardır –maddeci ve Manevi yönler. Fakat günümüzde, insanların Maneviyata inançları çok az. Yani, Manevi güçler nedeniyle ortaya çıkan her hangi bir olayda, hemen tamamıyla reddediyorlar!
Şilideki bu olay, göklerle bağlantısı olanların, Manevi cesaretlerinin varlığını vurgulamaktadır. Alaycılar ve şüpheciler kendilerine sormalıdırlar; yerin altında sıkışıp kalmış, çok uzaklarda, Şilideki o insanlarla iletişim kurmam nasıl mümkün olabilir? Fiziksel anlamda mı? İmkânsız. Böyle bir ilişki, sadece, bizleri onlara götüren Manevi güç aracılığıyla ortaya çıkabilir. Bu sıkışıp kalmış insanlar her şeyi göze almışlardı. Çaresizlik içindeydiler, durumları umutsuzdu. Sadece, Yaratıcıları olan, Her Şeye Gücü yeten Allah’a umut bağlamışlardı. Onları sadece bir mucize kurtarabilirdi.
Yaratıcı’nın yarattıklarına, direkt olarak, yardım edeceği doğrudur. Ama O her, zaman bir vesile anlamına gelen, waselah yaratmıştır. Allah bu görevi, kendisine onları duyma yeteneği verilmiş ve onlara ulaşıp onlara yardım etmesi için, bir kuluna vermiştir. Artık insanlar bunu anlamıyor. Şilili madencilerin yaşamış oldukları şey, dünyada hala, böyle Manevi kişilerin olduklarına bir kanıttır. İnsanlar, neyi hayal ederlerse onun gerçekleşebilme olasılığı olan, her şeyin mümkün olduğu bir dünyada olduğumuzun farkına varmalılar. Allah yüce göklere ve yerin derinliklerindekilere ulaşabilmeleri için, Manevi güçler verir.
Böyle bir Manevi güç her insanda vardır! Bizler bu felaket haberlerini, Manevi kanallarla olduğu kadar, (TV ve radyo gibi) normal kanalların her ikisinden de aldık. Manevi dünyadan aldığımız talimat; bu kişiler inançlı insanlar olmasalar bile kurtuluşları için umutsuzca dua eden, bu sıkışan madencilere yardım etmemizdi. Birileri aradığında, onlar Her Şeye Gücü Yetenden Rab’den istemiş oldukları için, onları cevaplamak zorundayız. Yardım için, yaratılanlardan herhangi biri, yüzünü Allah’a dönerse, Allah onlara yardım edecektir. Yardımlarımız onlara gönderdiğimizde, rüya ya da görüm aracılığıyla, buna tanık olacaklardır. Ve böylece, uzaklardaki madencilerle bir bağ kuruldu ve sıkıntılarından sonra da, Maneviyat dilinde tecrübeli olmadıkları için (ve bu nedenle, sadece dünyanın dilini bildiklerinden, Manevi şekilde iletişim kuramadıkları için, Mevlana’yla şahsen karşılaşmaları gerekiyordu) buraya gelip beni şahsen görmek için kendilerini mecbur hissettiler. Ve beni gördüklerinde, donakaldılar ve elimi öptüler, önüme oturdular ve sevinç gözyaşları döktüler. Sanki beni dünyanın kuruluşundan beri tanıyorlarmışçasına, benimle Manevi bir yakınlaşma yaşadılar ve varlığımızda, daha önce hiç tatmadıkları, bir huzur tattılar. Sabrı zorlayan bir sıkıntıya tahammül etmişlerdi. Yoksullukla mücadele eden bu insanlar için, buraya gelmek hiç de kolay değildi. Buraya Patagonya’lı bir Nakşibendî müridinin yardımıyla ulaştılar. Onların gayretleri; istenirse, bir yol bulunur deyişini özetler niteliktedir!
Herkesin Zikrullah (Zikir) yeteneği vardır. Ve Allah’ı anan herkes, Onun için bu Sevgi Deryasına düşecektir. Ve bir kere bu Deryaya girdiğinizde, kendi kendinizi sevgiyle dolmuş olarak bulacaksınız (bundan sonra, yaratılanlar için asla bir acı, sıkıntı ya da zarar kaynağı olmayacaksınız). Bu, (ahir zaman, zamanların sonu) yüzyılda, (sadece yaygın olan cehalet nedeniyle) insanlar artık Maneviyatta ilişki kuramıyorlar.
Spiker: Neden her zaman şaka yapıyorsunuz ve çok neşelisiniz?
Mevlana: Bizlere Allah’ın birçok nimeti verilmiştir (bu nedenle mutlu olmalıyız). İnsanları mutlu etmeyi seviyorum. Zaten dünyamızda çok fazla üzüntü ve acı var, neden ben de üzerine ekleyeyim? Mutluluk getiren, birinin yüzüne tebessüm getiren birisi neden olmasın? Dinimizde, Allah’ın gözündeki en güzel iş birini mutlu etmektir! İnsanları mutlu edin. Huzuru tatmalarına izin verin. Bunlar yapmanız gereken iyi işlerdir. Eğer bunları yaparsanız, o zaman, Allah da sizden hoşnut olacaktır ve insanlar da sizden memnun olacaklardır. Asla insanları sıkmamalı, onları asla ağlatmamalısınız! Birçok insan buraya üzgün ve sıkıntılı yüzlerle geliyor. Ey müminler, sizi koruyacak kimse yok mu? Eğer olmadığına inanıyorsanız, O sizi koruyabilir. Yoksa geminiz batacak ve siz de onunla birlikte dibe çekileceksiniz. Öyleyse canlanıp, neşelenin. Onda umut ve inanç var!
(CNN spikeri, daha sonra, aniden ve kaba bir şekilde röportajı sonlandırdı.)
Saltanat TV Ekibi, CNN tarafından Şeyh Nazım’a yapılan bu sefil davranışı protesto eden bir şikâyette bulundular. Mevlana’nın kendisi de, vermiş olduğu aşağıdaki bir sonraki röportajında, CNN sunucusu tarafından sorulan soruların amatörce yapısından yakındı ve onların, bir daha asla, kendisiyle röportaj yapmalarına izin vermeyeceğini söyledi.
Gerçek röportajı Türk TV’sindeki göründüğü şekliyle izlemek ve bizim saygıdeğer ve saygın Şeyhimiz ve büyüğümüze karşı yapılan utanmazca ve küstahça davranışı protesto etmek için yorumunuzu yazmak istiyorsanız, lütfen buraya tıklayın ve neler hissettiğinizi bilmelerine izin verin! Ulusal bir TV kanalında Mevlana’ya Nazım kardeş diye hitap edildiğini düşünün! Genç sunucunun; ukalaca, her-şeyi-ben-bilirim-bakışıyla ‘Nazım Bey’ diye konuştuğu videoyu, aynı linkten izleyebilirsiniz.
Bu 23 dakikalık Türkçe Sohbet videosunu sadece www.Saltanat.org adresinden izleyebilirisiniz. Sohbeti izlemek için, sağ taraftaki menüden ‘CNN Interview 22.Dec.2010′ linkini seçiniz. Ekranın altında, ses kontrolünün yanında, alt yazılar için dil seçimi yapabileceğiniz (Arapça, Bahasa Endonezya’ca/Melayu, Almanca, İngilizce, İspanyolca, İtalyanca, Rusça ve Türkçe) bir CC butonu göreceksiniz. Farklı dillere canlı tercüme için, görüntü ünitesinin sağ üst köşesindeki Audio butonuna tıklayınız Eğer video artık orada değilse, altta bulunan Saltana TV sitesi arşivinden aratınız.
Saltanat TV, Mevlana Şeyh Nazım’ın kişisel olarak müsaade ve onayıyla Resmi sitesidir.
2) Mevlana FOX TV ile röportaj yapıyor
23 Aralık 2010, Perşembe
Euzu billahi mineşşeytânirracîm.
Bismillahirrahmanirrahim
Essalamü Aleyküm ve Rahmetullahi Ve Berekatüh
(Geçen gece, Discovery Channel’da, Şilililerin kurtarılmasıyla ilgili bir yayın izledim. Belgesel, bu olayın arkasındaki herhangi bir Manevi rolü ya da İlahi mesajı göz ardı etmek için çok uğraştı. Madencilerin hayatlarını kurtarmak için yeryüzündeki sorunları çözmeleri ve zorluklara göğüs germeleriyle ilgili olarak, Teknoloji ve mühendislerin yaratıcılık ve becerilerine vurguda bulundular. Madencilerin yaşadığı ya da gördüğü mucizelerle ilgili olarak ve hatta kapsülün içinden çıkma anında her bir madencinin üzerinde bulunan ve ustalıkla düzenlenmiş olan muskadan, tek kelime bile etmediler. Yani, yaklaşık bir saatlik Belgeselde madencilerin taktığı muska tek bir karede bile görüntülenmedi. Mevlana, madencilerin hayatlarının kurtulma nedeninin teknoloji olmadığını açıkladığı, takip eden röportajda bu konuyu güçlü bir şekilde ele aldı. Nedeni Yaratıcının İradesiydi ve her bir kör kuşkucu tüm bu sıkıntılı saatlerde ortaya çıkan birçok şeyin, insan algısının ötesinde olduğunu kabul etmelidir.)
Mevlana CNN ekibinin kendisine davranışı konusundaki hayal kırıklığını açıklayarak başladı. Haklı olarak dedi ki, eğer bir TV kanalı bir Hastanenin Baş Hekimi ile tıbbi konularla ilgili bir röportaj yapacaksa, tıbbi konularda biraz bilgisi olan bir görüşmeci gönderirler ki böylece ilgili sorular sorabilir ve tıbbi terimleri bilebilir. Herhangi bir uzmanlık alanında röportaj yapan kimse konuya ve terimlere aşina olmalıdır. Mesela; cerrahi, karate, nükleer fizik ve Japon yemekleri –bu özellikli konular üzerinde bilgi sahibi olmayan bir görüşmeci, kendisini aptal durumuna düşürebilir ve tıpkı CNN spikerinin yaptığı gibi, izleyicileri de yanlış bilgilendirmiş olur. Maneviyat ve dinle ilgili olarak hiçbir şey bilmiyordu ve bu nedenle de izleyicilerin öğrenebilmesi için, ne derinlemesine ne de aydınlatıcı şeyler sorabildi. Mevlana; birisi konu hakkında bir şey bilmiyorsa bile, en azından, kibar ve saygılı olabilir dedi. Hatta bu açıdan bakıldığında, CNN görüşmecisi berbat bir şekilde başarısız oldu. Ona yazıklar olsun.
Spiker: Madenciler sizi görmek için neden buraya gelmişti?
Mevlana: Manevi olayları açıklamak kolay değildir. Çünkü birisinin böyle konuları anlayabilmesi için inanç sahibi olması gerekir. Belki de bazıları beni rüyalarında görmüşken, bazıları da hala madendeyken, beni görmüşlerdir. Hatta kazanın olduğu ilk günden beri orada olduğumu söylesem, inanır mıydınız? İzleyenler bana inanır mıydı? Bu Allah’ın İradesidir. Öyleyse kim “Bu imkânsızdır!” diyebilir? 21. yüzyılın insanlarının inançları yok. Daha madenciler yerin altındayken onlarla nasıl iletişime geçtiğimi açıklayamazlarken, Maneviyatı reddediyorlar. Materyalist felsefenin bakış açısından, bu asla açıklanamaz ya da anlaşılamaz.
Dünya bu felakete gözünü dikmiş, öğreniyor. Her yerde, insanlar izlediler ve beklediler. Yaklaşık 25 metre karelik sıkış tepiş bir alanda, dünyanın derinliklerinde insan yaşamını desteklemeye elverişsiz, ıssız bir çukur ve 70 gün hayatta kaldılar. Nasıl?
Temiz hava yoktu ve havalandırma için de bir yol yoktu ama her seferinde onlara ulaştığında kendilerini boğuluyormuş gibi hissettiren, sert hava darbeleri vardı. Bu nasıl oluştu?
Açlıktan ve susuzluktan ölmek üzerelerdi, değil mi? İçmek için, ellerini yüzlerini yıkamak için bile uygun olmayan, kirlenmiş endüstriyel suları vardı. 17 gün boyunca, hiç biri hastalanmadan, o suyu içtiler. Çok az yiyecekleri vardı. Her 24 saatte bir iki kaşık ton balığı! Ama bu azıcık miktardaki yiyecekle herkes kendini canlı ve tok hissediyordu. Eğer onlara İlahi bir Yardım gelmediyse, bu nasıl oldu?
Madenciler, dağda yürüyüş yaparken, dağın zirvesinde sıkışıp kalan, üç dağcının hikâyesini anlatıyorlardı. Aç ve susuz. Hayatta kalmak için, ölen arkadaşlarını yediler. Bu dağcılar açık bir arazide, kısa bir süreliğine sıkışıp kalmışlardı. Ama hayatta kalmak için böylesine bir yola başvurmuşlardı. O zaman, çok aç olan 33 adam, bir noktada, her 72 saatte iki kaşık ton balığı yiyerek, kapalı ve boğucu bir yerde –hayatta kalmak için birbirlerini öldürmeyi düşünmeden nasıl hayatta kaldılar? Onların mutlu, kanaatkâr, tok ve huzur içerisinde kalmasını sağlayan neydi? Teknoloji mi? Bence hayır! Allah’ın göndermiş olduğu görünmez Yardım olmadan, madenciler, eninde sonunda, dayanılmaz hal alan açlıkları yüzünden birbirlerine saldırabilirler ve birbirlerini yiyebilirlerdi. Hatta ölenlerin kemikleri bile bulunamazdı!
Bu korkunç sıcaklık ve koku altında, adamlar sağlıklı uyudu ve sonra, garip bir şekilde; her gün enerjik ve canlı, zinde ve motive olmuş olarak uyandıklarını söylediler. Bu nasıl oldu? Teknoloji mi?
Madenciler birçok garip ve açıklanamayan olaylar yaşamışlardı. Ancak dünya, tüm bu mucizeleri tesadüf olarak değerlendiren ve bunlara gözleri kapatan insanlarla doludur. İnsanların Maneviyata ve Allah’a inançları kalmadı. Onları koruyan ve hayatta kalmalarını sağlayan, O, bu adamların Yaratıcısıdır. Ve onların hayatta kalmaları da, Onun İrade ve İzniyle oldu.
Bu mucize, Rab’den, mümin ya da inançsız olsun, tüm İnsanlığa bir mesajdır. Maneviyatı reddeden herhangi biri, seviye olarak, hayvanlardan bile daha aşağıdadır. Bugün, Elhamdülillah, madenciler Maneviyata ve Her Şeye Gücü Yeten Allah’a inanıyorlar. Bana gelmek istemişler. Geldiler çünkü beni, orada, madende görmüşlerdi. Gördüler. O sıkıntı boyunca onlara eşlik eden, manevi Gücünü gördükleri, Manevi Efendileriyle tanışmak istediler.
Madencilerden hiç biri (Dalay Lama’yı görmek için) Tibet’e gitmedi. Hiç biri Papa’yı görmeye gitmedi. Hiç biri bir Hıristiyan rahibe ya da Yahudi Rabbi’ye (Dini öğretmen-lider) gitmediler. Buraya, zayıf, yaşlı ve tanınmayan bir adamın yaşadığı, bu unutulmuş adaya geldiler. Madende ne olduysa, bu olan sadece Onun İradesidir. Onların yaşamasını isteyen O idi. Onların yaşamasına izin veren de O idi! İnsanlar bunu kabul etmekte ya da reddetmekte özgürler. Allah onları, bu dünya üzerinde, O’nun İradesi uyarınca, istediği yere gitme gücü verilmiş olan yetkili birine gönderdi. Maddi ve manevi güç verilmiş böyle biri, herhangi bir görevde başarıya ulaşabilir. Onlar Allah dostlarıdır, Kutsal insanlardır ve eğer birisi Kutsalsa, bu kişi Manevi dünyayla ilişki içerisindedir. Böyle birisi maddi ve Manevi güçle donatılmıştır ve göz açıp kapayıncaya kadar; Şili’ye, Avustralya’ya ya da Güney Kutbuna ulaşabilir. Onun İzniyle, böylesine zayıf biri her yere gidebilir. Hatta Hz. İsa (AS) gibi suyun üzerinde bile yürüyebilir.
Her kim kendisini yaratmış olan Rabbini inkâr ederse, böyle bir kişi böyle bir olaydan hiç bir şey anlayamaz! Bu insanlar hayvanların seviyesindedir ve daima bir şeyler olduklarını düşünürler. Bugün insanlar kendilerinin zayıf oldukları fikrini reddediyorlar. Eğer gerçekten de güçlüyseniz, neden ölmeniz gerekiyor ve neden sonsuza kadar yaşamıyorsunuz?
Bakın, eğer göklerden bir destek gelmeseydi, daha ilk günden hepsi de ölürdü. Mucizevî bir olay oldu. Madencilere Muska (Taweez) gönderildi ve onlara La ila ha illallah, Muhammadür Resulullah okumaları söylendi ve böylece de kurtuldular. Boyunlarına taktıkları haçları çıkarttılar ve onların yerine Nakşibendî Muskalarını taktılar. Her bir madenci madenden çıkarken, onu takmış olarak çıktılar!
Yani alaycılara/şüphecilere günün mesajı şudur: açıklayamadığınız garip bir olayı, hemen elinizin tersiyle itmeyin. Onun hakkında düşünün. Gözlerinizi çok özel bir şeyler için açabilir. Madencilerden ikisinin, uzak bir ülkeden buraya gelmesi, bir kanıt olarak yeterlidir. İslama sarıldılar ve bugün her ikisine de Müslüman isimler verildi.
Spiker: Çin’de de benzeri bir olay duyduk. Çinli yetkililerce devamlı işkence gören, Türkmenistanlı bir Türk varmış. Her seferinde ona elektrik veriyorlarmış. Bir keresinde orada elektrik kesintisi olmuş ve bu adam sizi (Şeyh Nazım) görmüş. Kaçtıktan sonra, buraya, sizi görmeye gelmiş.
Mevlana: Evet, hala burada (aşağıda Zaviyede). Eğer istiyorsanız onunla da görüşebilirsiniz.
Spiker: Sizi görmeye birçok kişi geliyor Şeyh Efendi!
Mevlana: Gelebilenler geliyor. Ve (maddi gücü, hastalığı, işkence vs. nedeniyle) gelemeyenlere de, ben gideceğim.
Spiker: Madenciler sizi ziyarete geldiklerinde, ne yaptılar, ne oldu?
Mevlana: Elimi öptüler, önümde oturdular ve ağladılar. Ve dedim ki, “Ya Ghaaliban ghaira maghloob! Ey mağlup Edilemeyen! Bu iki madenciyi, Sendeki İnanç ve Maneviyatı tüm dünyaya öğretmek için, buraya Sen gönderdin.” Ey inançsız insanlar, imana gelmelisiniz. Tüm bu olaylar, Maneviyat olmaksızın açıklanamayacağından, maddeci dünyaya, teknoloji dünyasına bağlı inançsızları ve ateistleri yok etmek için tasarlandı. İnançsızlıkta sabit duranlar, hayatlarının bir temeli olmayanlar; böylesine muhteşem bir olayı gördüklerinde, aptala dönerler. Bu gösteriyor ki, Şilideki inkârcılığın kaleleri yıkılacaktır. Madenciler bu tarihi olayın canlı tanıklarıdır.
Bu madende ne olduğunu biliyorum. Normal şartlarda, hiç kimse bir gün bile hayatta kalamazdı. Ama Manevi Güç onlara ulaştı ve onarlı bu madenin içinde canlı tuttu. Allah tüm dünyaya, bir iman dersi verdi, görünmezlere inançlı olmayı öğretti. Bu destanın sonunda, madenciler, burada, Kıbrıs’talar. Herhangi başka bir ünlü Manevi şahsiyetle birlikte değiller –Papa, Rabbiler, Rahipler ya da Dalay Lama. Kazadan önce hiç tanımadıkları, zayıf, yaşlı bir adamla tanışmak için, burada, bu uzak adadalar. Neden? Bu konuda düşünün.
El-Fatiha.
(Bu röportajın sonunda, Mevlana’ya yerel eğitim sistemi hakkında bazı sorular soruldu. Cevaplar Şilili Madencilerin Hikâyeleri ile alakalı olmadığından, Sohbetin Tefsir bölümünde Mevlana’dan alıntı yapılmış bir espriyi ekledim. “Yüksek Eğitim her zaman sizleri yükseğe çıkarmaz.”)