Mevlana Şeyh Nazım’ın Cuma Tavsiyeleri Özeti
(Cuma namazını eda ettikten sonra verildi)
29 Ekim 2010, Cuma
Bir tek hadis tüm bilgiyi içerir
(Mevlana Cuma günü iki Sohbet verdi, bir tanesi Fecir namazından sonra, bir tanesi de Cuma namazından sonradır. Bu ikinci Sohbettir.)
Euzu billahi mineşşeytânirracîm.
Bismillahirrahmanirrahim
Essalamü Aleyküm ve Rahmetullahi Ve Berekatüh
- Mevlana her bir Sohbete, her şeyin Bismillahirrahmanirrahim’in bayrağı altında olması gerektiği için, Bismillahirrahmanirrahim ile başladı. Cuma, burada ve Ahrette, günlerin en hayırlısıdır. Eğer bu dünyada ve Ahrette mutluluk istiyorsanız, Cuma’ya saygı göstermeye devam etmelisiniz. Mevlana’nın kendisi ki 90 yaşındadır, Cuma namazlarına düzenli olarak katılma konusunda gayret ediyor. Ya bizim gibi; güçlü kuvvetli ve genç olanlar ne yapıyor? Şeytandan uzaklaşın ve Allah’a koşun!
- İnsanlar bugünlerde çok stresli yaşıyorlar. Yoğun bir şekilde hayatın yüklerini omuzlarında hissediyorlar. Tayfunların ve kasırgaların gelişi, depremler, toprak kaymaları, tsunamiler, su baskınları, siyasi huzursuzluklar, ölümcül hastalıklar ve evlilik çekişmeleri, Allah’ın Öfkesinin yoğun bir şekilde İnsana doğru gelmesini işaretleridir. İnsan bugünün tepe taklak olmuş dünyasında akıl sağlığını muhafaza etmenin zorluğu altında ezilmektedir.
- Bazı insanlar ülkelerinin deprem hattının dışında olmasından ya da kasırgaların oluştuğu bölgelerde olmamasından veya tsunami tehlike bölgesinde olmamasından teselli buluyorlar. Afetler Allah tarafından gönderilir. Onlar ‘doğaya’ atfedilebilecek sıradan olaylar değildir! Mevlana diyor ki, her felaket, İlahi emirler aracılığıyla mağdurlarına açıklanan, göklerden gelen kesin bir cezadır. Öyleyse potansiyel felaket bölgelerinden uzak olmanız nedeniyle, hiç de, rahatlamayın. Bir felaketin bir yeri ne sıklıkta vurduğu varsayılmadı mı? Allah bir kasırgayı ya da bir tsunamiyi bir şehir ya da kasabaya yönlendirirse, bilimsel olarak sınırları çizilmiş tehlike bölgesinden ne kadar uzakta olduğu fark etmeksizin, (bir güdümlü füze gibi) kesinlikle orayı vuracaktır. Her şey İlahi bir emirle ortaya çıkar: “Oraya git ve onları oradan uzaklaştır!” Hatta bir kasırganın ya da selin şiddeti, karakteristik özelliklerini belirleyen Allah olduğu için, tahmin edilenden daha çok olabilir. Mevlana, hâlihazırda İnsanlar nükleer bombaların korkusuyla yaşıyorlar, ancak Allah’ın göndermeye muktedir olduğu cezaların şiddetinin büyüklüğü, bir nükleer bombanın çocuk oyuncağı gibi görünmesine neden olabilir, diyor. Hatta kasırgaların, tüm bir nükleer santrali yerinden söküp parçalama ve darmadağın etme kapasitesini bile görebiliriz.
- Hayatındaki birçok belirsizlikle, İnsan bugün sürekli bir korku içerisindedir. Bu çılgınlığın ortasında, insan nasıl huzur ve güvenlik bulabilir? Peygamberimiz (SAV) Ulusuna bir çözüm sundu. Hz. Abbas’tan (RA) rivayet edilen bir hadiste, Peygamberimiz (SAV) diyor ki: “Ey teyze çocuğum! Şimdi ve Ahrettte İlahi Koruma altında olmayı mı istiyorsun? Ahfizhillah Yehfezhak, ‘Allah’ta kalırsan, Allah da sende kalır.’ Kullululum Hunak, ‘Her bilgi buradadır.’” Allah’a en yüce saygıyı gösterin ve Allah burada ve Ahrette sizleri koruyacaktır.
- Geçmişteki tüm Kutsal Kitaplar aynı mesajı öğretti ve getirdi. Ey insanlar, Göklerin Rabbine bağımlı olan biri gibi, Rabbaniyyûn (Rabbe ait olan kimseler) olmaya gayret edin.
- Mevlana, şimdiye kadar oldukça nazik bir şekilde uyardı; “Ey İnsanlar! Doğru, güvenli, temiz olan yolda kalın. Şuanda yaşadığınız (yıkım ve günahın) hayat tarzını, en kötüsü olduğu için, terk etmeniz gerekiyor. Burada ve Ahrette emniyet içerisinde olmak istiyorsanız, Her Şeye Gücü Yeten Allah’a, Rabbinize, en yüce saygıyı gösterin. Ey İnsanlar, İlahi Varoluşa her zaman itaatkâr ve saygılı olun. İtaatkâr olan birisi kurtarılacak ve asi ve itaatkâr olmayanlar için ise, burada ve Ahrette sadece korku vardır. Ey İnsanlar! Göklerin Rabbine karşı itaatkâr kullar olun ve hem burada hem de Sonsuz hayat olan orada tatlı bir hayata sahip olun. Rabbinize saygılı olmaya devam edin ve itaatkâr kullar olmaya gayret edin ve söz dinlemez olmamaya dikkat edin! Her sorun, her ceza, her tür hastalık ve afet söz dinlemeyen bu insanların üzerine gelecektir!”
- Söz dinlememekte ısrar ederseniz, her zaman korku dolu bir hayatınız olacaktır. Cezalandırmalar her zaman etrafınızda dolanıyorsa, sürekli bir korku durumu içerisinde olacaksınız ve sizler için tatlı bir hayat olmayacak. Fakat itaatkâr olanlar selametle uyuyacaklar. Bu tür afetler onlara asla dokunamayacağı için, deprem ya da sel ya da yangın veya kasırgalarla ilgili korkuları olmayacak çünkü onları vurmayacak bu afetler.
- Söz dinlemezlerin rehberliği peşinden gitmeyin. Zorbaların elinde (ya da onları Allah’a giden yollarından engellemeye çalışanlardan) işkence çekmekten korkanlar, günlük olarak, 40 gün boyunca, RabbunAllah HasbunAllah okumalıdır. Ve böylece böylesine kötülüklerin etkilerinden özgür olup kurtulacaklar, Allah onların durumlarını daha iyiye doğru değiştirecektir. Mevlana; “Ey İnsanlar, (Bu okumayla) sizlere, hiç kimsenin beklemediği böyle bir güç veriyoruz! (Bu okumanın içerisindeki güç) nükleer gücün içerdiği güçten daha büyüktür! Ya Rabbi şükür! Ey Sorunları Gönderen! Sana itaatte ve ibadette çok çalışanlar olana kadar bizlerin zayıflıklarını güçlendir.” dedi.
Fatiha.
Tefsir
- Allah’a itaat için işkence görüyorsanız ya da engelleniyorsanız, buna şiddetli bir saldırıyla karşılık vermeyin. Sadece sürekli olarak, “Allah bana yeter ve Allah (benim kendisine dayandığım) Rabbimdir anlamına gelen, HasbunAllah RabbunAllah (ya da RabbunAllah HasbunAllah da okuyabilirsiniz)”. Mevlana diyor ki; bu okuma bir nükleer reaktörden daha güçlüdür, yani inancınız olsun! 27 Ekim 2010 tarihinde vermiş olduğu, daha önceki bir Sohbetinde, bu okumayla; onlarca yıldır zulüm eden bir zorbanın bile düşeceğini bildirmiştir. O zorba tarafından zulüm gören tüm inançlı vatandaşlar, bunu 40 gün boyunca okumalıdır.
- Allah Mutlak Rabdir. Ve bizler de Mutlak Kullar olmalıyız. Ona mutlak olarak itaat etmeliyiz. Allah’a saygı duymak demek; en küçüğünden en büyüğüne, her bir Emir ve Yasaklamalarına, sorgulamadan, karşı koymadan, yorulmadan saygı göstermek demektir.
- Kendinizi güçlü ve büyük bir Kralın sarayında hizmetkârlar olarak hayal edin. Onun hizmetkârları olarak, Kralınızın istediği gibi olmalısınız. Yaptığınız her şeyi, saray protokolüne uygun yapmalı; yürümeli, giyinmeli, konuşmalı, oturmalı, yemeli, selamlamalı ve boyun eğmelisiniz. Sizin iradenizin bir önemi yoktur. Kralın İradesi tüm varlığınız ve hayatınız üzerindeki baskın güçtür. Eğer sizin yemek boyunca, yemek odasının bir köşesinde esas duruşta, sessiz bir şekilde ve yemek salonundaki kimseye bakmadan durmanızı isterse, işte bu tam olarak yapmanız gereken şeydir. Aslında, bu tüm dünyadaki Kraliyet Oturumunda olan şeydir –herkes, Krala saygı olarak, Kraliyet protokolünü izler. Hatta bir devletin başkanı, Kralla karşılaşmadan önce, her iki tarafın protokol danışmanları, her Kraliyet Oturumu için, kuralları ve teamülleri tartışmak için toplanırlar ve Devlet başkanı bu protokole tabiidir.
- Bunu anlamak için, aşağıda bulunan, Mevlana Şeyh Nazım’ın oğlu Şeyh Bahauddîn’in Perak (Malezya) Sultanından geçen yıl babası adına aldığı ödülün videosunu izleyin. Kraliyet protokolünü gözlemleyin!
(Eğer on dakikalık tüm videoyu izlemek için vaktiniz yoksa o zaman, Şeyh Bahauddîn’in Mevlana Şeyh Nazım adına ödülü alırken ki görüntülerini incelemek için son iki dakikasını izleyin.)
(Malezya Sultanı Perak Darul Rıdvan’ın Yirmi Beşinci Yıldönümü kutlamalarında, Sultan Aslan Hacı Bahauddîn Efendi’ye bir madalya takdim etti. Bahauddîn Efendi, babası Şeyh Nazım el-Hakkanî el-Kıbrisî adına madalyayı alıyor. Bu madalya sadece Sultanın aile üyelerine verilir ve bu da Şeyh Nazım’ın kraliyet ailesinin bir ferdi olarak kabul edildiğini gösteriyor. Sultanın kendi taktığı madalyayı takmasından daha büyük bir onur yoktur.
Sultanın oğlu Şeyh Raja Ashman Şah, Mevlana Şeyh Nazım’ın, tüm Asya için, Nakşibendi temsilcisidir. Geçen Ramazanda Şeyh Nazım bir videoda demiştir ki; (Saltanat TV’de mevcuttur) “Onların (Şah Raja Ashman’ın ailesi) bizleri onurlandırdığı gibi, Allah da onları onurlandırsın.”
Şeyh Bahauddîn, bu yılın başlarında Kuala Lumpur’u ziyaret ettiğinde, Zaviye’de (ki sunumu ben yapmıştım ve bu Sohbeti kişisel olarak dinledim) Mevlana; Şeyh Raja Ashman Şah’a duyduğu sevgi ve Şeyh Raja’ya çok düşkün olması nedeniyle Malezya’ya baktığından bahsettiği küçük bir Sohbet verdi. Aynı sohbette, Şeyh Bahauddîn, Mevlana’nın bizlerin (Singapur’da bulunanların) Şeyh Raja’yı düzenli olarak ziyaret etmemiz, onunla Hatmi Hacegan’a katılmamız ve hem de ondan bereket istememizle ilgili talimatını bana kişisel olarak iletti. Şeyh Raja ile şahsen tanışmış olanlar, onun hikmet, sabır ve alçak gönüllülüğü karşısında (bende de olduğu gibi) uçacaklardır. Allah onu ve ailesini bereketlesin.
(Mevlana’nın Şeyh Raja Ashman ve ailesine methiyeler sunduğu videosunu Saltanat TV’de bulabilirsiniz. ‘Subtitled Videos’ linkine tıklayınız sonra ‘English’ daha sonra da ‘18 September 2010, Wadin Naml’ linkine tıklayınız.)
- Bu sadece, dünyasal bir Kralla, dünyasal bir oturumdur. Saygı ve protokole bir bakın! Hiç kimsenin kendi isteği ve iradesine göre hareket ettiğini gördünüz mü? Herkes, tam bir resmiyet havasındaydı! İlahi Oturumda ne yapacaksınız? Bizler, bu dünyada ve Ahrette, Onun konuklarıyız. Daimi olarak Kralların Kralı olan Malikül Mülk’ün huzurunda bulunduğumuz zaman, protokol ne olacak? Peygamberimiz (SAV); “Bir hizmetkâr gibi yerim, bir hizmetkâr gibi otururum, bir hizmetkâr gibi yürürüm” dediği zaman, kabul edilebilir protokolü bizlere göstermiştir. Yani her kim sürekli olarak Allah’ın huzurunda olduğunun farkına varırsa, bizler Her Şeye Gücü Yeten için en büyük saygımızı göstererek, sürekli olarak kulluk durumunda kalmalıyız. İşte bu tüm Kutsal Kitapların içindeki hikmet ve bilgeliktir. (Allah’ın varlığının sürekli farkında olmayı öğreten bu geçmiş Sohbeti okuyunuz)
- Kulluk dediğimiz zaman, Ona boyun eğmesi gereken sadece bizim bedenlerimiz değildir. Arzularımız, irademiz ve nefsimiz; hepsi de Ona boyun eğmelidir. Yüreğimiz ve Ruhumuz Ondan aldığı emirlerle mutluluğu hissetmelidir. Onun hizmetkârları olarak var olmaktan mutluluk duymalı ve bundan da, hiçbir şekilde, şikâyetçi olmamalıyız.
- Resulullah (SAV), tüm bilginin bu tek hadisin içeriğinde olduğunu söyledi. Her kim Allah’a en büyük saygıyı gösterirse, her zaman Onun varlığının farkında demektir ve Onun tüm Emirlerine ve Yasaklarına sorgulamadan itaat eder. O kişi her zaman Onun emirlerinden memnuniyet duyar, Onun sonu gelmeyen armağanları için her zaman şükreder. O kişi Rabbini memnun edememekten korkar, işlerinde, sözlerinde ve özellikle niyetlerinde her zaman çok dikkatlidir. O kişi her zaman Rabbini memnun etmenin yollarını arar ve her zaman Rabbinden uzaklaşmaktan korkar.
- Yani bu tüm Kutsal Kitaplarda öğretilen hikmet ve bilginin Özetidir: Allah’a (ve Onun Emirlerine) azami saygı göster –bu kısa dünyasal hayatınızın her bir anının Ona ait olduğunu, Onun olduğunu unutmayın.