Mevlana Şeyh Nazım’ın günlük Sohbetleri
Usame Bin Ladin’in trajik sonu
3 Mayıs 2011
Euzu billahi mineşşeytânirracîm.
Bismillahirrahmanirrahim
Essalamü Aleyküm ve Rahmetullahi Ve Berekatüh
(Usame Bin Ladin Müslüman dünyasının tartışmalı şahsiyetlerinden biridir. Bazıları onu gerçek bir İslam Savaşçısı olarak görürken, diğerleri bir katil ve terörist olarak görüyorlar. Bu bir şehidin ölümü mü yoksa başka bir şey mi? Mevlana, arayış içerisinde olanların onun trajik ölümünden bir ders çıkarması gerektiğini söylüyor.)
- Pek çok ülke tarafından takip edilen Usame Bin Ladin’in öldürüldüğü haberi Mevlana’ya ulaştı. Her olayın bir sınırı vardır ve Usame’nin işleri bir sona ulaşmıştır. Allah bunun olmasına, o mübarek Kurtarıcı İmam Mehdi’nin (AS) gelişini müjdelemek için izin vermiştir ki böylece dünya kendisine zulmedenlerden, tek tek, temizlensin.
- Usame kötüyü temsil ediyordu. İnsanlığa karşı kötü eylemler yapan biriydi. Tamamen sonuçlarından habersiz olarak, korkunç şeyler yaptı. Allah, bir müddet sonra gelecek olsa bile, bizlere muzaffer olma sözü verdi. Şimdi ise, on yıl sonra, Allah kötü olanın kafasını kopardı. Allah fitnenin başını yok etti. Usame bu listede bir numaradaydı. Bu zalimin ölümü birçok insanın yüreklerine teselli ve huzur getirmiştir.
- Kimler zalimdir? İnsanlara adaletsiz bir şekilde davrananlar zalimdir! Ve artık böylesine despotların bu dünyada yaşamasına izin verilmeyecektir. Bu diktatörleri destekleyen milyarlarca günahkâr olsa bile, onların her biri Allah tarafından yok edilecektir. (Mevlana’nın, İmam Mehdi (AS) ortaya çıktığında sadece Cennet’e ait olanların dünyada kalacaklarını söylediği, daha önceki sohbetlerini okuyunuz). Büyük Şeyh Abdullah (KS): “Zulüm sona erdiğinde, her şeyi yok edebileceği için, zulüm sona eremez.” demiştir.
- Arap dünyasında bir süredir devam eden haykırışlar ki şimdi çok açık bir şekilde yankılanıyor, liderlerine karşı kişisel bir saldırı değildir –hayır o saldırılar, liderlerin temsil ettiği bu tip (ya da tür) yaratıklardır –diktatörler ve despotlar. Onlar modern çağın Firavunları ve Nemrutlarıdır. Resulullah (SAV) tarafından; ‘Sultanların Çağından’ sonra ‘Despotların Çağı’ gelecek ön bildirisinde belirttiği bu çağrı ki bu çağrı ‘Despot çağının’ sonunun çağrısıdır, Doğudan Batıya doğru yayılmaya devam ediyor.
- O Allah ki insanların yüreklerini bu despotlara karşı isyan ettirmek için harekete geçirir ve bu adaletsizliklere karşı onları konuşmaya yönlendirir. İnsanların yürekleri, zorbalığa karşı daha fazla hoşgörülü olmamaları için, bu şekilde tahrik olur. Mesajları ise, “Bu Despotların Çağından usandıktır!” Aslında, onlar toplumlarındaki açlık ya da hayatlarındaki kısıtlamaları protesto etmiyorlar. İnsanların yürekleri ‘Despotların ve Zalimlerin’ çağından bıkıp usandılar. Bunun için de başlarının üzerinde dolanan ölüm tehdidine karşın caddelerde muhalif protestolar yapıyorlar.
- Despotların Çağından sonra Peygamber’in ev halkından biri gelecek. Peygamberimiz (SAV): “Benim ev halkımdan bir ortaya çıkacak ve ona harekete geçme yetkisi verilecek. Ve adaletsizlikten önce olduğu gibi, tüm dünyayı adaletle dolduracak. O; ihtişamlı, inançlı, bilgili, samimi, adil ve İlahi Güçle gelecek. Hayatlarının amaçları insanları kandırmak ve uyuşturucuyla insanları kargaşaya düşürüp onlara işkence etmek olanlardan, dünyayı Doğudan Batıya doğru temizleyecek.” dedi.
- Mevlana diyor ki: temiz bir kalbe sahip hiç kimse bu despotların (tıpkı Usame gibi) ve zalimlerin ve adaletsizlik yapanların bu dünyaya getirdiği eylemleri kabul etmez. Kuran’ın şu ayetine bir bakın:
وَإِذَا ٱلۡمَوۡءُ ۥدَةُ سُٮِٕلَتۡ . بِأَىِّ ذَنۢبٍ۬ قُتِلَتۡ
Diri diri gömülen kız çocuğunun, hangi günahtan ötürü öldürüldüğü sorulduğu zaman, (Surah At-Takwir 81:8-9)
İslam öncesi Arabistan’da, ilk Cahiliye Dönemi boyunca bebek kız çocukları, kız doğurmanın lekesi olduğu inancıyla, diri diri gömülürlerdi. Allah yukarıdaki ayetinde, yani Yargı Günüde (Kıyamet), ailelerin hangi günah nedeniyle bu bebekleri suçladıklarıyla ilgili olarak sorgulanacaklarını bildiriyor. Benzer şekilde, aynı ayetin verdiği güçle, silahlarını ve bombalarını (kendilerini savunmak için servetleri bulunmayan) muhtaç ve masum insanlara doğrultan bin Ladin gibi despot liderler de, Son Yargı Gününde dirilecek ve kendilerine bahşedilen bu gücü neden kötüye kullandıklarına dair, Allah tarafından sorgulanacaklar. Allah onlara şunu soracak: “Hangi günah ya da nedenle Allah’ın hizmetkârlarını öldürdünüz?”
- İslam hiç kimsenin acı çekmesine izin vermez. Usame gibi acıya neden olanların İslam’la bir paydaşlığı yoktur, onların inançları yoktur. İlahi emirlere karşı olan herhangi birinin, Allah onların isimlerini despotların listesine yazmış olduğundan, İslam’la alakası olamaz.
- Mevlana, “Ey Rab, bizleri nefislerimizin ellerine bırakma. Hatta göz açıp kapayıncaya kadar bile” diyerek dua etti. Mevlana (kendi Benliğinin etkilerinden özgür birisi olarak) kendisini yüceltmediğini söylüyordu ama bu duayı; hepimiz despotların var olma nedenlerini öğrenebilelim (ki onlar kendi nefislerinin peşinden giderler) ve içinde bulunduğumuz çağın (Despotların Çağı) farkına varabilelim ve böylece de önlemimizi alabilelim diye etti.
يَـٰٓأَيُّہَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ خُذُواْ حِذۡرَڪُمۡ
Ey iman edenler, önleminizi alın (Surah An-Nisa 4:71)
Mevlana hepimizi uyarıyor, “Despotların kötülüklerine karşı (ki onlar kendi nefislerinin peşlerinden giderler) önleminizi alın. Allah bizleri, Nefis devamlı bizleri aldatıp kötüyü yapmamıza teşvik ettiği için, Nefislerimizin kötülüklerinden korusun.”
- Nefis asla alçak gönüllü değil ama daima guruludur. Bu nedenle, “Biz İranlıyız, biz Pakistanlıyız, biz Arapız.” dememeliyiz. Bunun yerine, “Biz Müslüman’ız, kendimizi Her Şeye Gücü Yeten Rabbe adadık.” demeliyiz. İnsan için onuru elde etmek Benliği bir kenara iterek ve Allah’a adanarak elde edilebilir. Her hangi bir gruba ya da kavme ait olmak bir saygınlık ve onur nedeni değildir. Onur dinden gelir, ırktan değil!
- Allah diyor ki:
وَٱعۡتَصِمُواْ بِحَبۡلِ ٱللَّهِ جَمِيعً۬ا وَلَا تَفَرَّقُواْۚ
Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. (Surah Ali-Imran 3:103)
Dinin İlahi ipine sımsıkı sarılmalıyız ve ırka, kavme ya da ulusa göre bölünmemeliyiz. Arap milliyetçiliği diye bir şey yoktur. Sadece Peygamberimiz Muhammed’in (SAV) Ümmeti vardır. Birlik, Nefis asla başkalarının eşitliğini veya üstünlüğünü kabul etmekten hoşlanmadığı için, Benliğimizi reddedip alçak gönüllü olduğumuz zaman mümkündür.
- Allah muhalif despotlar için Melek orduları gönderme ihtiyacı hissetmez. Allah Emirlerinin yerine getirilmesi için, virüsler Allah’ın yenilmez Ordusunun Askerleri olduğundan, sadece, mikroskobik virüs ordusunu göndermesi yetecektir! Yirmi dört saatte milyonlarca despot, kolaylıkla ortadan kaldırılabilir. Hatta tanklarını ve uçaklarını hareket halinde tutsalar bile, bir tek virüsü bile alaşağı edemezler. Irak, Basra’da bir virüs salgını ilk gün 70000 kişiyi, ikinci gün 72000 vatandaşı, 75000 kişiyi ise üçüncü günde öldürdüğü ve dördüncü güne gelindiğinde ise şehirde kimsenin sağ kalmadığı bildirildi. Yani, despotlar; tanklarının, savaş jetlerinin ya da nükleer füzelerinin Onun Ordusuna karşı ufak bir kullanma şansları olmadığını anlamak zorundalar.
El-Fatiha
Tefsir
- Her olayın bir sınırı vardır. Zalimliğin de bir sınırı vardır. Çok fazla ızdırap ve acı getirdiği için, sonsuza dek devam edemez.
- Resulullah (SAV) doğru yoldaki Halifelerden Krallara, Sultanlara ve sonra da Despotlara çağların nasıl değişeceği hakkında konuştu. Arkasından, ev halkından olan Asrın İmamı, Zamanın Sahibi (AS) tüm dünyaya barış getirecek. Bizler şu anda Despotların çağının sonunu yaşıyoruz ki bu da İmam Mehdi’nin (AS) gelişinin habercisidir.
- Eylemlerimizin farkında olmamızın önemine bakın. Usame, dünyanın birçok yerinde Müslümanlara eziyet ettikleri için, Batıdan intikam almaya çalıştı. Fakat onun bu eylemi daha çok eziyet, daha fazla ölüm, daha çok savaş ve daha çok masum Müslüman’ın acı ve ölümüne neden oldu! Onun niyeti yardım etmekti ama İlahi rehberlik olmadan yapılan bir eylemdi. Kendi duygularının ve öfkesinin peşinden gitti ve onun düşüncesiz misillemeleri daha fazla mümini zorluklara yöneltti. Kopyacı hayranlar onun örneğini takip etti ve arkasından da intihar bombalamaları ve duygusuzca öldürme hastalığı takip etti. Bugün, sadece bir uçağa binmek için, elle aramaya yapılıyor, profilimiz çıkartılıyor ve taciz ediliyoruz, şapkalarımızı, ayakkabılarımızı ve kemerlerimizi çıkartmak zorundayız; çantalarımız incelenip x-rayden geçiriliyor, sıvılarımız dökülüyor ve belli belirsiz her malzeme silaha benzetilip el konuluyor. Onun eylemleri birçok insanın kafasında, İslam’ın; gaddarlık, kin, misilleme, öfke, cinayet, acı ve terör olduğuna dair tohumlar ekti. Ne kadar da ironik; İslam gerçekte, bir Barış mesajı, Sevginin bir tadı ve Sükûnete bir yolculuktur! Sapık biri İslam’ın imajını, artık yeniden ayırt edilebilene kadar, hatta Müslümanlar için bile, korkunç derecede bozdu.
- Her kim Nefsine uyarsa bir despottur ve her despotun düşüşü de onun Nefsinin kötü arzulara ezilmesi demektir. Mevlana hepimizin hizmetkârlar olduğunu söylüyor. Ya nefsimizi ya da Rabbimize! Seçmek zorundayız! Nefislerine köle olmayı seçenler, onurlarını ve saygınlıklarını ve tıpkı Usame gibi, hayattaki yollarını da kaybederler.
- Mevlana, önlem almamızı hatırlatarak, Kuran’daki ayetten alıntı yapıyor! Neye karşı? Nefislerimize karşı! Nefsimizin zanlı olduğunun farkına varmalıyız ve nefsimizi ehlileştirmek için çalışmaya başlamalıyız.
- Aslında bu Sufizm ve Tarikatın Özetidir –nefsi bastırmak ve Allah’a ulaşmak için! Sultanul Arifin, Büyük Şeyh Seyyidinia Ebu Yezid el-Bistami’nin (KS) Her Şeye Gücü Yeten Allah’la yaptığı bu muhteşem konuşmayı okuyun:
Büyük Şeyh: “Ey Rabbim, sana nasıl gelebilirim?”
Allah cevapladı, “Ey Ebu Yezid, senden sadece bir adım uzaktayım; nefsini geç ve bana ulaş.”
Büyük Şeyh: “Ey Rabbim, Sana ulaşmam için mesafe ne kadardır?”
Allah dedi, “Ey Ebu Yezid, nefsin ne kadar uzunsa, Bana mesafen de o kadardır.”
- Usame bin Ladin’e bakın –kitaplardan derin bir şekilde akademik olarak İslam eğitimi almıştır. Bir Müslüman gibi giyinmiş, tespih taşımış ve Kuran ve Hadislerden alıntılar yapmıştır. Görünüşte bir mümine benziyordu. Öyleyse ne yanlış gitti? Usame’nin yaptığı trajik hata şuydu: kendisini asla gerçek rehbere teslim etmedi, nefsini dizginlemek için eğitildi. Eğer birinin Şeyhi yoksa rehberi şeytandır (Hadis).
- Ruhun inancı Her Şeye Gücü Yeten Rabbe Hizmetkârlıktır, zikri de La ila he illallah, Allah’tan başka İlah yoktur. Nefsin inancı ise, başkalarını hizmetkâr yapmaktır. Zikri ise La ila he illa ana, Benden başka İlah yoktur. Biri nefsini ehlileştirmeyi öğrenmediği zaman, nefis yüreğin kontrolünü alır ve kötülük tüm bilgimizi ve eylemlerimizi ehlileştirir.
- Peygamberler insana Allah’tan başka İlah olmadığını söylemeyi öğretmek için geldi. Nefis ise bizlere, “Ben özel Biriyim, Ben en önemli Kişiyim. Ben gerçekten de büyük bir Şeyim. Her şey hakkında; kendi düşüncem, kendi sözlerim, kendi duygularım var. Ben her zaman haklıyım -dünya ve hatta Allah değil. Ben mükemmelim -yanımdaki insanlar ve hatta Allah değil. Ben En Yüce Olan Rabbim!” demeyi öğretir. Son cümle Firavun tarafından ifade edilmiştir. Mevlana, her birimizin içinde birer Firavun olduğunu söylüyor. Eğer Nefsimizin birisinin içinde gelişmesine izin verirsek, gelişecektir. Nefis kendisini Rabbinden ayrı ve bağımsız tutar. Kendisini gerçek Rabbe karşı ayrı bir ‘Rab’ olarak tutar. Rabbin üzerine ortaktır. Nefis, tıpkı Peygamberimiz’in (SAV) Kutsal Kabedeki putları sembolik olarak yıkmasındaki gibi, hayatlarımızda yok etmemiz gereken bir puttur. Kendisini Allah’a ortak koşanlar, parçalanacak ve yok edilecektir.
- Büyük Cihadın, Jihadul Akbar, ana amacı, asi Nefsi kontrolü altına almaktır. Eğer bu yapılmazsa, tüm bilgi ve eylemlerimiz Nefisle birlikte Nefis için yapılmış olacaktır. Bunun anlamı, kötü amaç doğrultusunda ve iki yüzlülükle yapılmış demektir. İblis bunun klasik örneğidir; İlahi varoluştan kovulmuştur –bilgi ya da ibadet eksikliği nedeniyle değil ama kendi Nefsine köle olduğu için, Allah’ın emirlerine saygıda eksikliği olduğu için. İblis Cinlerin lideri olarak 40.000 yıl dünyada Allah’a ibadet etmiştir. Diğer bir 40.000 yıl da, Meleklerin lideri olarak, göklerde Allah’a ibadet etmiştir. Ve bir diğer 40.000 yıl ise, Ona yakın biri olarak, Cennette Allah’a ibadet etmiştir. Yaratılışta bir karış yer yoktur ki iblis Allah’ın huzurunda secde etmemiş olsun; eğer öyle bir yer olsaydı, Şah Nakşibendî (KS) müritlerini, iblisin zehrinden uzak olan, oraya saklardı. İblis 120.000 yıl boyunca, dilediği gibi ibadet etti. Fakat Allah bir ibadeti uygulamasını emrettiği zaman, bir secde, karşı çıktı. Nefis hoşuna giden şeyi yapmaktan hoşlanır, kendi kendisini Rabbi olduğu için, emredilmesinden hoşlanmaz.
- Büyük Şeyh, Seyyidina Âdem’in (AS) bile içinde bu Nefis varmış dedi. Allah ona, bir ağaç hariç, Cennetteki her şey senin emrine verilmiştir dediği zaman, o anda Nefsi gizliden gizliye bu kısıtlamadan mutsuz oldu. Nefsi o ağacın bilgeliğini sorguladı ve bu ağacın tadını arzulamaya başladı. Büyük Şeyh dedi ki, eğer içindeki bu saklı karşı koyma isteği olmasaydı, o ağacı tatmak için ayartılmazdı. Ama Nefsi onu bu yasak meyveyi tatmaya yönlendirdi ve böylece o da, birinin Nefsinin kötü ahlakını ve Allah’a itaatsizliğini göstermek için, karşı koyma duygularına kapıldı.
- Nefis her zaman bizleri kötülüğe sevk eder.
وَمَآ أُبَرِّئُ نَفۡسِىٓۚ إِنَّ ٱلنَّفۡسَ لَأَمَّارَةُۢ بِٱلسُّوٓءِ إِلَّا مَا رَحِمَ رَبِّىٓۚ إِنَّ رَبِّى غَفُورٌ۬ رَّحِيمٌ۬
“Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir”.” (Surah Yusuf 12:53)
- Yani yüreği nefis tarafından kontrol edilen birisinden, kötülüğün ve tahribatın inancı doğacaktır. Bir mümin gibi giyinebilir, bir mümin gibi görünür, bir mümin gibi konuşur ve bir mümin gibi ibadet eder. Ama aslında, o Nefsine köledir, Asla Rabbine değil. Bu Usame bin ladin’in trajedisidir. Tüm çabaları (yanlış bir şekilde) inandığı küçük cihada yoğunlaşmış ama Nefse karşı olan büyük cihadı ihmal etmiştir.
- Şeyh Adnan Kabbani Peygamberimiz (SAV) zamanında demiştir ki: İslam’a yeni gelenler temel Şeriatları (namaz, oruç, Hac yöntemleri vs.) çok kısa sürede (bazen birkaç gün içinde) öğrenmeli ve vahşi Nefislerini ehlileştirmeye ve mükemmel ahlaka, iyi davranışlara gayret ederek, hayatlarının geri kalanında da bunlara odaklanmalıdırlar. Tam tersine, günümüz Müslümanları temel Şeriatları öğrenmek için yıllar boyunca eğitim alıyorlar, ama bir mümine yakışan davranışlara ulaşmak ve gaddar, despot Nefsi, ezip yok etmeden, mümin olmanın en önemli kısmına az bir dikkat ederek, ya da nerdeyse hiç dikkat etmeden, Mastır ve derecelerle dolu diploma peşinde koşturuyorlar. Sonuç nedir? Bizler şimdi despotların çağındayız ve nerdeyse yaşayan herkes kendi Nefsinin yönetimindedir.
- Peygamberimiz’in (SAV) “Ben insan davranışlarını mükemmelleştirmek için gönderildim” sözlerini hatırlayın. İslam, bir barış dinidir –(Nefis yenildiği zaman) Ruhlarımızın içinde barış ve (despotlar iş başında olmadığında da) ailemiz ve toplumumuz içinde barış. Milyonlarca inanmayan kendilerine sevgiyle, merhamet ve adaletle dokunulduğunda, İslam’ı kucaklamıştır. Müslüman Osmanlı yönetiminin ellerinde, hiçbir Hıristiyan ya da Yahudi toplumu acı çekmemiştir. Böylesine yüksek bir ahlaki değer –hatta düşmanlarına saygı, merhamet ve adaleti kabul ederek, İslam Şeriatının üzerine bina edilmiştir.
- Bin Ladin tarafından getirilen inanç, yukarıda çizilen resme pek de benzerlik göstermemektedir. İslam gaddarlık ve rastgele çılgınlıklarla, öfke dini, kin ve kan dökmeyle eş anlamlı hale geldi. Onun kötülüğü herkese, hatta Müslüman kardeşlere bile, yöneldi. Tüm bunlara merhametli bir yürek ve sesle ve tarafsız bir gözle bakın ve o zaman onun getirdiklerinin İslam’ın getirdiklerine ne kadar yabancı ve Peygamberimiz’in (SAV) getirdiklerinden ne kadar farklı olduğunu görün. Bin Ladin bizlere yüreğinden gelen öfkeyi, Resulullah (SAV) ise yüreğinden gelen sevgiyi getirmiştir.
- Üzerimize düşen en önemli görev, Peygamberimiz’in (SAV) gerçek mirasının kontrolü altında, istekli bir şekilde Rabbimize bağlanıncaya kadar, kibirli Nefsimize karşı savaşı sürdürmektir. Sadece bundan sonra gerçek müminler oluruz. Nefis geminin kaptanı olduğu sürece, bizler dış görünüşte Müslümanların yaptığı gibi; giyinip, ibadet edip, eğitim almış olsak bile, iblisin kibir dolu yolu üzerinde yol alacaktır. Bin Ladin’in trajik sonundan bir ders çıkartın –trajedi onun ölmesi değil ama öfke, kin ve intikama bağımlı bir köle olarak yaşadığı içindir. Hayatının son gününe kadar Nefsini izledi.
- Bu nedenle, Mevlana sıkça bu Peygambersel duayı eder; “Ey Rab, bizleri nefislerimizin ellerine bırakma. Hatta göz açıp kapayıncaya kadar bile!”. Nefis öylesine alçak ve ölümcül bir rakiptir. O kadar ki; Allah’a en yakınlardan biri, Nefsinden korunmuş olan Habib’i (SAV), bir an bile olsa, nefsinin ellerine terk edilmemesi için dua etmiştir.
- Piranalarla dolu bir suya, birkaç saniyeliğine bile olsa, dalar mıyız? Çocuklarımız bir sepet dolusu kobrayla, birkaç saniyeliğine bile olsa, oynamasına izin verir miyiz? Piranaların ve kobraların ne kadar tehlikeli ve öldürücü olduklarını bildiğimiz için, onlara karşı önlem alırız –göz açıp kapama süresi, ölümcül bir nefesin gelmesi kadardır.
- Peygamberimiz (SAV) Nefsimizin ne kadar ölümcül olduğunu biliyordu ve onun için de nefsin kötülüğünden kurtulabilmemiz için bizlere bir yol öğretti. Bunun hakkında düşünün –Onun çağrısını neden, bu kadar, önemsemiyoruz? Peygamberimiz (SAV) hiç kimsenin, hayatının bir anında bile olsa, Nefsiyle birlik olmamasını istedi. Neden hayatımızın her anında Nefsimizle birlikte olmayı istiyoruz?
Bu 44 dakikalık sohbet www.Saltanat.org adresinden Arapça olarak izlenebilir. Sohbeti izlemek için tıklayınız. Saltanat TV, Mevlana Şeyh Nazım’ın kişisel olarak müsaade ve onayıyla Resmi sitesidir.
Bu İngilizce Sohbetleri, olabildiğince çok dile tercüme ettirmek için, çevirmenler arıyoruz. Zaman kısa ve dünyanın her yerinde insanların bilgilendirilmeye ihtiyacı olduğu için, çeviriler için ödeme yapmak istiyoruz. Bizlere yardımcı olabilirseniz, ücretinizle birlikte, bizleri bilgilendirin. Kaynağımızı düzenleyip toparlamak için elimizden geleni yapıyoruz, yani lütfen bize yardımcı olun.
You must be logged in to post a comment.