Mevlana Şeyh Nazım’ın Ufak Tavsiyeleri
Kalpten kalbe, bir bağlantı vardır
(Bu Özet, gerçek bir bağlanma ihtiyacını açıklayan, iki Sohbetten oluşur.)
5 Aralık 2010
Euzu billahi mineşşeytânirracîm.
Bismillahirrahmanirrahim
Essalamü Aleyküm ve Rahmetullahi Ve Berekatüh
- Mevlana, esenlik ve memnuniyet bulmak istiyorsak, yüreklerimizdeki tek memnuniyet kaynağı O olduğu için, Allah’la sürekli bağlantı içerisinde olmalıyız diyor.
ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَتَطۡمَٮِٕنُّ قُلُوبُهُم بِذِكۡرِ ٱللَّهِۗ أَلَا بِذِڪۡرِ ٱللَّهِ تَطۡمَٮِٕنُّ ٱلۡقُلُوبُ
Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur. (Surah Ar-Ra’d 13:28)
- Yani Allah’a koşmalıyız.
فَفِرُّوٓاْ إِلَى ٱللَّهِۖ إِنِّى لَكُم مِّنۡهُ نَذِيرٌ۬ مُّبِينٌ۬
O hâlde Allah’a koşun. Şüphesiz ben, size O’nun katından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım. (Surah Adh-Dhariyat 51:50)
- Fakat Allah’a yaklaşmak bir görev anlamına gelmemektedir. Bizim gibi zayıf olanlar için çok zordur. Öyleyse, bizler Her Şeye Gücü Yeten Allah’ın bir kulu olarak yaklaşmaya başlamalıyız. Sürekli olarak Cennetsel koruma, bereket, memnuniyet ve zevk yağmuruna tutulmuş bir kulu arayıp bulmalıyız. Böyleleri, burada ya da ahrette, hiçbir şeyden korkmazlar ve üzüntü duymazlar.
أَلَآ إِنَّ أَوۡلِيَآءَ ٱللَّهِ لَا خَوۡفٌ عَلَيۡهِمۡ وَلَا هُمۡ يَحۡزَنُونَ
Bilesiniz ki, Allah’ın dostlarına hiçbir korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de! (Surah Yunus 10:62)
Bu 2 dakikalık İngilizce Ufak Tavsiyeler, www.Saltanat.org sitesinden izlenebilir. Videoyu izlemek için buraya tıklayınız. Saltanat TV, Mevlana Şeyh Nazım’ın kişisel olarak müsaade ve onayıyla Resmi sitesidir.
13 Aralık 2010
Euzu billahi mineşşeytânirracîm.
Bismillahirrahmanirrahim
Essalamü Aleyküm ve Rahmetullahi Ve Berekatüh
- Mevlana, Allah bizlere Gerçek (Hakk) üzerine değişmez kesinlik versin diye dua etti. Cennetten gelen Nur müminlerin yüreklerine girdiği zaman, hem burada ve hem de ahrette, üzerlerindeki; ağırlığı, üzüntüleri, kaygıları ve yükleri yok eder. Bunun için, her kim İlahi Nurdan Nur isterse, mutluluk elde eder ve tüm kederleri ve üzüntüleri, hem bu dünyada hem de ahrette, onlardan alınır.
- Bu öyle bir Nur ki kulların yüreklerini Mevlana’yı ziyaret etmeleri için Lefke’ye götürür. Bu nasıl mı olur? Kalpten kalbe bir bağlantı vardır – Minal qalbi ilal qalbi sabila. Evliyaların yüreklerinden gelen Nur, onları kendilerine doğru çekerek, insanların yüreklerine gelir. Bu Nur asla sönmez. Artar ama asla azalmaz. Eğer Allah’ın kararıyla yetinirlerse, memnuniyet ve zevk elde edecekler ve kalpleri de mutluluk dolacaktır. Bu, Allah’ın kullarına, Cennetteki Mülklerinden cömertçe bir armağanıdır.
- Bu dünya fanidir, yok olacak. Öbür dünya (Ahret) sonsuzdur. Bu nedenle sonsuz mutluluğu istemeliyiz. Mevlana; “Ya Rabbi, esenlik ve emniyet içerisinde toplanmamıza ve ayrı düştüğümüz zaman da, hiç birimizin acınacak hale ya da yoksun hale düşmemize izin verme. Ey Allahım, üzerimize döktüğün cömertliğini artır ama eksiltme ve bizleri mahrum etme. Her ihtiyacımızı mümkün olan en iyi yolla karşıla ve bizleri bu hayatta utanca düşmekten koru ve Ey Rabbimiz, bizleri ahrette cezalandır! Bizleri güven ve emniyette tut, bizlere bolluk ver ve bizleri Senin İlahi koruman altında tut. Fatiha.” diye dua etti.
- Mevlana daha sonra, Mevlana için yapabileceğimiz en uygun dua ne olmalıdır diye soran bir Kız kardeşin sorusuna müteakip, cemaatten kendisi için dua etmelerini istedi. Mevlana; “Yatağa düşmemem için Allah’a dua edin. (Gündelik işlerimi yapabilmem için) elden ayaktan düşmemem için Allah’a dua edin. Allah’ın beni iyi bir akıl sağlından mahrum etmemesi ve benim zihin kapasitemi düşürmemesi için dua edin. Bedenimin gücü azalmasın diye dua edin. Allah’ın beni insanların arasında küçük düşürmemesi için dua edin. Yatağa bağımlı biri olmamam için dua edin. Benim için bu şekilde dua edin.” diyerek bildirdi.
- Zayıf bir yaşlı adam Mevlana’ya, Allah’ın kendisine daha iyi bir beden verip vermeyeceğini sordu. Mevlana dedi ki; İmam Mehdi (AS) geldiğinde, Bismillahirrahmanirrahim diyecek ve sonra bu yaşlı adamı ata binebilecek kadar güçlü ve sağlıklı yapacak. Sakal bırakmış ama bıyığını kesmiş olan başka bir adama da, “Bıyığını kesme, bıyığın kalsın. Bu senin için daha iyidir” diyerek tavsiyede bulundu.
El-Fatiha
Tefsir
- Bizlere, gerçeğin değişmezliği üzerine öğretildi. Peygamberimiz (SAV) demiştir ki; “Güneşi sağ elime, Ay’ı da sol elime koysalar, İslamı vaaz etmekten asla vazgeçmem.” İnanç ve eylemlerimizle ilgili değişmezlikler bizim ilerlememizin temelini oluşturur. Maalesef, birçok Müslüman başkaları konusunda katı ve sertken, kendileriyle ilgili böyle değiller. Başkalarını sıkı ve eleştirel bir ölçüyle yargılarken, kendi eylemlerine geldiğinde, daha merhametliler ve bir sürü de bahane buluyorlar. Peygamberimiz (SAV) ve Ona Eşlik Edenler kendileri için daha katıyken, başkaları için daha merhametli ve kibardılar. Ebu Bekir Sıddık’tan (RA) rivayetle bildiriliyor: “İzin verilmeyen eylemlerden biri çiğnenebilir korkusuyla, yetmiş tane caiz olan eylem bıraktık.” Başkalarını imana çekmek için onlara karşı sempatik ve duyarlı davranırken, birinin kendine karşı katılığı disiplin ve ilerlemeyi artırır. İslamın ilk günlerinde söndürülemeyen bir ateş gibi yayılmasına hiç de şaşırmamalı.
وَرَأَيۡتَ ٱلنَّاسَ يَدۡخُلُونَ فِى دِينِ ٱللَّهِ أَفۡوَاجً۬
Ve insanların bölük bölük Allah’ın dinine girdiğini gördüğünde, (Surah An-Nasr 110:2)
- Onu miras alan asla, bir daha, sıkıntıya düşmeyeceği için, Göklerden (Cennet) Nur isteyiniz. Fakat bizim gibi zayıf olanlar için, çevremiz örtülerle sarmalandığı için, direkt olarak Göklerden Nur almamız kolay olmayacaktır. Bizler, artık kendileri hiçbir şekilde örtüde olmayan, Evliyalara ihtiyaç duyarız ve Evliyaların yüreklerine inen Nur da samimi bir şekilde onları sevenlere yansır.
- Bir keresinde, Mevlana Şeyh Abdullah, bunu açık bir şekilde tanımlamak için bir hikâye anlattı. Bir zamanlar, uzun yıllardır İslamı öğretmesine karşın kendisini bomboş ve amaçsız addeden, eğitimli bir Müftü varmış. Gerçek bilgiye, bilginin tadına, ulaşabilmesi için kendini yönlendirsin diye, Allah’a yalvarmış ve ona, kendi zamanındaki, bir Nakşibendî Şeyhinin yolu gösterilmiş. Alçak gönüllü bir şekilde Rehbere gitmiş ve kendisinin Müridi olup olamayacağını sormuş. Şeyh kabul etmiş ve Şeyhini gayretli bir şekilde izlemeye başlamış. Bir gün, Şeyhiyle yolculuktayken, zor durumla karşı karşıya kalmışlar.
En son feribot henüz ayrıldıktan hemen sonra, nehrin karşı kıyısına geçmeleri gereken bir yere geldiler. Bir sonraki feribotun, ancak, birkaç gün sonra olduğunu öğrendiler ve Şeyhin de nehrin karşısında katılması gereken önemli bir toplantısı vardı ve Şeyh Müftü müridine: “Nehrin karşısına, nehrin üzerinden yürüyerek geçeceğiz. Benim arkamda, bana yakın durmanı istiyorum ve yürüdüğün sürece de ‘Ya Şeyhim, Ya Şeyhim…’ demeni istiyorum. Bu şekilde, sen de suyun üzerinde yürümeyi başarabileceksin.” dedi. Böylece, ikisi de, Efendisi “Ya Rabbim, Ya Rabbim…” derken mürit de “Ya Şeyhim, Ya Şeyhim…” derken, nehrin yüzeyinde yürümeye başladılar.
O anda şeytan Müftü’ye gelip “Ey Müftü, eğitilmiş olan, şu an şirk günahı işliyorsun! diyerek ona fısıldadı. Allah’tan başka birinden medet umuyorsun! Kendine bir bak! Tüm bu; öğrendiğin, öğrettiğin ve eğittiğin yıllardan sonra, Allah’ın bir yaratığından mı yardım istiyorsun? İmanın nerede? Dinle, Şeyhin bile doğru olanı yapıyor, Rabden medet istiyor ama sen Şeyhinden bekliyorsun!” Görünüşte doğru olan bu tavsiye nedeniyle, bir anlığına dona kalan Müftü’nün yüreği titredi. Şeyhine daha da yakınlaştı ve dinledi ki, gerçekten yeterince doğruydu. Şeyhi gerçekten de Allah’tan medet diliyordu! Eyleminin şirk anlamına gelip gelmediği hakkında düşünmeye başladı. Yanlış yaptığına ikna oldu ve hemen okumasını “Ya Rabbim, Ya Rabbim…” olarak değiştirdi.
Böyle yapmasından kısa bir süre sonra, suya battı ve sürüklenmeye başladı. Yaklaşık altı metre nehrin karanlık sularına, dibe çekildi. Ne yaptığını düşünürken, birden Efendisi’nin eli ona ulaştı (nehir yüzeyinden altı metre aşağıda!) ve onu yukarı çekti. Tepeden tırnağa sırılsıklam bir halde, güvenli bir şekilde sahile çekildi ve bu hikâyeyi anlatmak için yaşadı.
Sonra şeyhi konuştu: “Ey evladım, şeytanın sana neler fısıldadığını biliyorum. Direkt olarak Allah’tan istediğinde, istediğin şeyi sana vermeyecektir. Çünkü Onunla aranızda 70000 örtü vardır. Fakat benimle Allah’ın arasında örtü yoktur. Böylece, ben Ondan ricacı olduğumda bana cevap Verir ve Onun yardımı bana geldiğinde, bana bağlı olduğun sürece, sen de bu yardımı alırsın.” Rehberlerimize bağlı olmamızın ne kadar hayati olduğunu görün! Eğer Allah’ın Dostları olmak istiyorsak, Allah’ın Dostlarının arkadaşlığını istemeliyiz. Bu nedenle, Tarikatımızın saygın İmamı diyor ki; “Yolumuz Birlik Olmadır ve toplanmada iyilik vardır.” Sohbetin anlamı, Birleşmedir. Bu da, bu yolda ilk adımlarımızı atarken, Şeyhle Dostluk demektir ve böyle bir Dostlukta da iyilik vardır. Peygamberimiz (SAV) Sahabeleri kendi Makamlarına onlarla Dostluk yaparak getirdi. İşte bu gerçek bilginin tadının iletilme yoludur.
- Bu nedenle, Mevlana’nın sıkça alıntı yaptığı beyanı –kalpten kalbe bir bağlantı vardır- Şeyhimizin bizden fiziksel olarak ne kadar uzak olduğu önemli olmadan, yüreklerimize güvenli bir esintidir. Çünkü biz onu gerçekten ve samimi olarak sevdiğimiz sürece, onunla, daima Manevi bir Bağlantımız olacaktır. Şeyhimiz yüreklerimizde çabaladıkça, onu ziyaret etmek ve görmek için Lefke’ye gitmeye karşı dayanılmaz bir istek duyarız ve aynı şey diğer Evliyalar için de geçerlidir. Günlük olarak adab ve awradı okumaya devam etmeliyiz ve mümkün olduğunca da Şeyhimizle bağlantıyı hissetmeliyiz. Mevlana Şeyh Adnan müritlerine, her gün, iki rekât şükür namazı kılmalarını salık vermiştir ve onu eda ederken de, bizleri Mevlana Şeyh Nazım gibi bir Evliyaya bağlamış olduğu için, Allah’a olan minnet borcumuzu ifade etmeliyiz. Bu namazı eda ettiğimiz sürece, Mevlana’yla olan bağlantımız güçlü olacaktır ama bu namazı umursamayanlar için ise; onların bağlantısı zayıflamış olacaktır.
- Hz. Ebu Yezid El-Bistami’ye (KS) sorulmuş: “Bana Rabbime yaklaşabileceğim bir iş göster.” O cevaplamış; “Onlar da seni sevsinler diye, Allah’ın dostlarını sev. Evliyalarını da, onlar seni sevinceye kadar sev. Çünkü Allah Evliyalarının yüreklerine bakacak, senin ismini Evliyalarının yüreklerinde kazınmış olarak görecek ve seni bağışlayacaktır.” Bu nedenle, Nakşibendî izleyicileri, Şeyhlerine olan sevgileri aracılığıyla yükseltileceklerdir. Bu sevgi, o sevdiklerinin yüreğinde, onları devamlı bir memnuniyet ve devamlı bir huzurda bulunuş makamına yükseltecektir.
- Sonuç olarak, Mevlana bizlere, onun için yapabileceğimiz, basit bir dua öğretiyor. Bu devamlı olarak bizim bağışlanmamız, ilerlememiz ve güvenliğimiz için dua eden, sevdiğimiz biri için yapabileceğimiz küçük bir şeydir.
Bu 10 dakikalık Arapça videoyu sadece http://www.Saltanat.org adresinden izleyebilirisiniz. Sağdaki menüden; ‘Allah’s Light 13.Dec.2010′ seçiniz. Ekranın altında, ses kontrolünün yanında, alt yazılar için dil seçimi yapabileceğiniz (Arapça, Bahasa Endonezyaca/Melayu, Almanca, İngilizce, İspanyolca, İtalyanca, Rusça ve Türkçe) bir CC butonu göreceksiniz. İngilizceye canlı tercüme için, görüntü ünitesinin sağ üst köşesindeki AD butonuna tıklayınız. Canlı sohbetler boyunca, üst taraftaki butonlar, başka dillere de Canlı Sesli Tercüme hizmeti sunacaktır. Eğer video artık orada değilse, altta bulunan Saltana TV sitesi arşivinden aratınız. Saltanat TV, Mevlana Şeyh Nazım’ın kişisel olarak müsaade ve onayıyla Resmi sitesidir.
Sitemize üye olmak için lütfen kayıt olunuz. Böylece, yeni bir Yazı eklendiğinde, e-posta ile sizleri daha güncel tutabiliriz. Bizi, ayrıca, Twitter’da da takip edebilirsiniz, kullanıcı tanımlamamız SufiHub’dır. Bu siteden alıntı yapabilmek için, lütfen SufiHub’ın iznini isteyiniz. Yeniden gönderilmesi gereken Suhbah Özetleri (onaydan sonra) tam olarak çoğaltılmalı ve kaynakları da bildirilmelidir. Bu web sitesindeki herhangi bir yazının, hiçbir parçası Ticari amaçlar için ya da izinsiz olarak kullanılamaz.
Tüm Hakları Saklıdır.