Mevlana Şeyh Nazım’ın Kısa Tavsiyesinin Özeti
4 Aralık 2010, Cumartesi
Bir Sarayda yaşamak
(Bu Sohbet Mevlana’yı ziyaret eden bir grup İranlı müride verilmiştir. Nerede eğitim gördüğü sorulduğunda, müritlerden biri, karşısında okuduğu Üniversitenin olduğu bir İspanyol Sarayının resmini gösterdi. Bu öğrenci, Mevlana’nın uzun zaman önce Şeyh Abdül Vahid ile birlikte İspanya’yı ziyaret ettikleri zamanı hatırladı. Mevlana fotoğrafı aldı ve sonsuza kadar Sarayda yaşayacaklarını düşünen ve kendilerinin de öleceklerini unutan, Sarayda yaşayan Krallarla ilgili bir Sohbet verdi.)
Euzu billahi mineşşeytânirracîm.
Bismillahirrahmanirrahim
Essalamü Aleyküm ve Rahmetullahi Ve Berekatüh
- Mevlana, şeytanın İnsanoğlunun dünyadaki tüm sorunlarının nedeni olduğu temel gerçeğini sık sık unuttuğumuza değinerek başladı. Şeytan yaratılanlar arasındaki ilk fitneci baş belasıdır. İnsanın başına gelen her bela şeytandan gelir. İnsanların tüm acıları ve cezaları, şeytana itaat ettikleri içindir. Hz. Âdem (AS) iblis yüzünden Cennetten kovuldu! Bu nedenle her Peygamber, şeytan ve onun yardımcıları tarafından yaratılan aşırı tehlike ile ilgili olarak, kendi Milletlerini uyarmak için geldi. Her Peygamber İnsanı şeytana uymaması için uyardı ama nafile –İnsanoğlu hala şeytana itaat ediyor. Düşmanlarını seviyorlar. Onun getirdiği günah dolu ve alçaltıcı hayat tarzını delicesine seviyorlar. İşte bu, günümüzün gerçeğidir –insanlar Peygamberlerin öğretilerinden iğreniyorlar ve şeytan tarafından getirilen ve Allah’a karşı gelen hayat tarzına tapıyorlar. Aslında birçok insan şeytanı, kendi hayatlarında olan başkalarından, daha çok seviyor!
أَلَمۡ أَعۡهَدۡ إِلَيۡكُمۡ يَـٰبَنِىٓ ءَادَمَ أَن لَّا تَعۡبُدُواْ ٱلشَّيۡطَـٰنَۖ إِنَّهُ ۥ لَكُمۡ عَدُوٌّ۬ مُّبِينٌ۬
Ey Âdemoğulları! Ben, size, şeytana kulluk etmeyin. Çünkü o, senin için apaçık bir düşmandır! (Surah Ya-Sin 36:60)
- Ey müminler, Hz. Âdem (AS) ve Hz. Havva’nın (AS), şeytana uyarak, Cennettin güzelliklerinden aşağılanarak, nasıl uzaklaştırıldığını her zaman hatırlayın! Şeytana itaat Allah’ın gazabına ve bereket ve huzurun yok olmasına götürür. Şeytanın hain yalanlarının onun fısıldadığı tavsiyelerinde olduğunu unutmayın. Şeytanın günahkâr tavsiyelerinin amacının sadece size ve sevdiklerinize en büyük acıları yüklemek olduğu konusunda dikkatli olun. Onun tavsiyelerinin içerisinde iyi işlerin zerresi dahi yoktur! Onu neden bir akıl hocası ve dost edinelim? Allah İnsanoğluna akıl veriyor: “Ey Kullarım, şeytana itaat etmeyin (uymayın)!”
يَـٰبَنِىٓ ءَادَمَ لَا يَفۡتِنَنَّڪُمُ ٱلشَّيۡطَـٰنُ كَمَآ أَخۡرَجَ أَبَوَيۡكُم مِّنَ ٱلۡجَنَّةِ يَنزِعُ عَنۡہُمَا لِبَاسَہُمَا لِيُرِيَهُمَا سَوۡءَٲتِہِمَآۗ إِنَّهُ ۥ يَرَٮٰكُمۡ هُوَ وَقَبِيلُهُ ۥ مِنۡ حَيۡثُ لَا تَرَوۡنَہُمۡۗ إِنَّا جَعَلۡنَا ٱلشَّيَـٰطِينَ أَوۡلِيَآءَ لِلَّذِينَ لَا يُؤۡمِنُونَ
Ey Âdemoğulları! Avret yerlerini kendilerine açmak için, elbiselerini soyarak ana babanızı cennetten çıkardığı gibi, şeytan sizi de saptırmasın. Çünkü o ve kabilesi, onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz, şeytanları, iman etmeyenlerin dostları kılmışızdır. (Surah Al-A’raf 7:27)
- Ne yazıktır ki insanlar, Allah’ın şeytanın tavsiyeleri ve fısıldamalarından sakınılması konusundaki uyarısını dikkate almıyorlar. Hatta İnsanlar için birçok kez Kuran ve Hadislerde bu baş düşmanlarıyla ilgili uyarılarını tekrar etmesine rağmen, İnsanlar hala gardlarını indiriyorlar. Şeytan sadece bizleri yok etmek için vardır. Çabalarında yorulmak nedir bilmez ve son nefesimize kadar bizlerin peşinden koşacak kadar acımasızdır. İnsanı içine almış olan ve içerisinde şeytanın rol almadığı bir acı yoktur. Şeytanın İnsanoğlu için en tehlikeli yaratık olduğunu bilmeli ve hatırlamalısınız!
يَعِدُهُمۡ وَيُمَنِّيہِمۡۖ وَمَا يَعِدُهُمُ ٱلشَّيۡطَـٰنُ إِلَّا غُرُورًا
Şeytan onlara (birçok) vaadde bulunur ve onları kuruntulara sürükler. Oysa şeytan, ancak aldatmak için onlara vaadde bulunuyor. (Surah An-Nisa 4:120)
- Mevlana daha sonra, öğrencinin kendisine vermiş olduğu fotoğrafta bulunan İspanya, Madrid’deki kraliyet Sarayına işaret etti. Kral ve Kraliçelere layık, devasa bir Saraydı. Birbiri ardınca gelen birçok Kral, devasa ve göz alıcı bu sarayda yaşamıştı. Bu Saraya adımını atan her Kral, sonsuza kadar orada kalacağını düşündü. Şeytan kulaklarına; “Siz Majesteleri Kralsınız. Bu Saray sizin, keyfinize bakın. Bu dünyada keyfini sürün!” diye fısıldadığı için, kendi kendilerine; “Burası sonsuza kadar benim. Bu Sarayı asla terk etmeyeceğim.” diye düşündüler. Gariptir, müsrif bir şekilde dekore edilmiş olmalarına rağmen, Krallar bu Saraylarda, asla, keyif süremediler. Saray çok devasaydı. Belki de bin odası vardı ve birisi bu güzel ve göz kamaştırıcı odaları gezmek isterse kırk gün devamlı yürümesi gerekebilir. Şeytan yönettiği Kralların kulaklarına fısıldayıp demiş ki; “Siz özelsiniz ve dekore edilmiş bu bin odanın mutlak sahibisiniz. Onlar sizin için. Bu paha biçilmez antikalar, oyma işlemeli yataklar, bu el değmemiş harikalar… hepsi sizin! Mutlu olun!” Ancak, orada kalmış olan tüm Krallar, yüreklerinde asla hoşnutluk ve mutluluk duymamışlardır.
- Şeytan Kralın tabası, sıradan halkın kulaklarına da, “Ne şanslı bir Kral! Böylesine görkemli bir konuta sahip olmak için ne kadar da bereketlenmiş biri! Böylesine bir Sarayda yaşayarak böylesine muhteşem bir mutluluk ve tatmine sahip olmuş!” diye fısıldar. Bilmiyorlar ki; Tahtta oturan o Kral, o Sarayın asla tamamını göremeyeceğini bilerek, boş ve umutsuz hissediyor. Ama aptal halk, kendi kendilerine; “Sadece bir gün bile olsa böyle bir Sarayım olsaydı, böyle mutlu ve zevkli bir hayatı sonsuza kadar bırakmazdım.” diye düşünerek, Krala imrenip hayran olurlardı. Sonra şeytan onlara şöyle fısıldar; “Sizlerden herhangi birisi gerçekten de bu saraya sahip olabilse, sonsuza kadar sınırsız bir memnuniyet ve tatmin yaşayacaksınız.” Ve sonra, aptal birisi böyle bir malikâneye sahip olmak için arzu ve özlem duymaya başlar. Zengin olmayı ve bu dünyadan zevk almayı hayatlarının tek amacı yaparlar. Bu bugün İnsanoğlunu kuşatmış olan cehalettir. İnsan böyle aptalca fısıltılara itaat eder ve böylesine dünyasal zenginliğe sahip olanların kendilerini sadece felaket ve yıkıma götüreceğinin farkına varmaksızın, yüreğini dünyasal servet edinmeye kaptırır. Bu güzel Saray, ahreti unutmasına neden olduğundan, sahibi için en büyük sorun kaynağıdır.
- Her Kral, her lider, her zengin kişi, kendisinin olarak adlandıracağı devasa bir Saraya sahip olmak ister. Böyle bir yapıya sahip olmanın kazancı nedir? Her Kralın sahip olduğu acı kaderi görmüyorlar mı? Allah bizden öncekilerin kaderlerinden bir şeyler öğrenip, hikmet almamızı öğretmedi mi?
أَوَلَمۡ يَهۡدِ لَهُمۡ كَمۡ أَهۡلَڪۡنَا مِن قَبۡلِهِم مِّنَ ٱلۡقُرُونِ يَمۡشُونَ فِى مَسَـٰكِنِهِمۡۚ إِنَّ فِى ذَٲلِكَ لَأَيَـٰتٍۖ أَفَلَا يَسۡمَعُونَ
Yurtlarında gezip dolaştıkları nice nesilleri helâk etmiş olmamız, onlar için yol gösterici olmadı mı? Şüphesiz bunda ibretler vardır. Hâlâ duymayacaklar mı? (Surah As-Sajdah 32:26)
- Güney İspanya’da, Grenada’da, El-Hamra adında başka bir görkemli Saray vardır. Bu Sarayda kalmış olan Krallar bugün neredeler? Ona sahip olmuş olanlar nerdeler?
- Ey İnsanoğlu, (Sarayların sahipleri gibi) şeytanın hilelerine kanmayın. Ey aptal zengin, tüm dünyayı kendin için toplamaya çalışıyorsun ama bu imkânsız. Topladığın her şey bu dünyadan ayrıldığında geride kalacak. Ey gökdelenler inşa eden zengin Krallar, bir sedye üzerinde yıkanıp, kefene sarılıp morga kaldırılacağınız ve sonra içine koyulacağınız 100 riyal/dolar değerinde tabutların günleri kesinlikle gelecek. Trilyon riyal/dolarlarınıza ne oldu diye soruyor Mevlana? Bir tabutta kefeninize sarılmış yatarken, alınıp mezarlığa götürüleceksiniz. Orada tıpkı bir tohum gibi, küçük bir çukura ekileceksiniz ve üstünüz de toprakla örtülecek. Orada Kıyamet Gününe kadar bekleyeceksiniz ve o Günde, tıpkı bir bitki gibi, ‘büyüyecek ve korkunç bir Yargıyla karşılaşmak için küçücük deliğinizden çıkacaksınız. Ey Krallar bu tavsiyeyi duyun, dinleyin ve enine boyuna düşünün. Ölüm sizi kovalıyor; kesinlikle öleceksiniz –bu gece değilse bile öyleyse yarın, yarın değilse bile sonraki gün. Sarayınızdan alınıp götürüleceğiniz o Gün mutlaka gelecek! Sırayla, bu Sarayın her yeni sahibi (mesela her yeni Kral) alınıp mezarlığa götürülmüştü ve bugün, Madrid’deki bu Saray bir Müze ve Galeriye dönüştürüldü. Krallardan hiçbiri Sarayda sürekli olarak kalmayı ve de yolculuklarına onu da beraberinde götürmeyi başaramadı!
- Ey Müslüman dünyası, bu doğru tavsiyeyi iyice düşünün. Batılı toplumlarca aldatılmayın. Çünkü onlar sarhoşturlar, bu dünyasal hayatla sarhoşturlar. Sarhoşlar olarak hayatın anlamını, ölümün kesinliği ve dünyasal malları toplamanın boş olduğunu asla düşünmemişlerdir. Müslümanlar olarak, bu konularda düşünmemiz gerek ve çok geç olmadan da farkına varmalıyız. Müminler olarak, kendi Kutsal Kitabımıza inanmalıyız! Üstelik Yahudiler ve Hıristiyanlar kendi Kutsal Kitaplarına inanıyorlar ama ne üzücüdür ki, Müslümanlar kendi Kitaplarının Rehberliğini reddettiler.
- Zamanın başlangıcından beri, trilyonlarca insan bu dünyadan göç ettiler ve şimdi de kabirlerinde Melek İsrafil’in (AS) gelip Sûr’a üflemesini bekliyorlar. Hayatta olanlar bu korkunç ve iç karartıcı olaydan bir ders almak yerine, aksine dünyanın arzu ve güzelliklerinden ‘çokça’ içiyorlar. Gerçeğe karşı kayıtsız kalarak dünyasal hayatın hırs ve planlarıyla sarhoş olana kadar, ölüm onları çok yakında ikince kez vuracaktır! Böylesine açık bir durum için, hatta sürekli çevrelerinde meydana gelen ölümlerle bile, asla duraksamayı düşünmüyorlar. “Bu henüz benim başıma gelmez. Hala çok sağlıklıyım, gencim, dünya için hala vaktim var” diyerek sarhoş olan kişi ısrar eder. Allah alkol ve sarhoşluğu yasaklamasına rağmen, bugün Müslüman isimleri taşıyan milyonlarca insan, fiziksel ve ruhsal olarak sarhoşturlar. Bu insanları bekleyen kötü bir son vardır.
- Mevlana bu dünyasal hayatta tüm İnsanlığı şeytan tarafından aldatılmamaya çağırıyor. Her Peygamber, insanlara bu gezegen üzerindeki yaşamın kısa olduğunu ve o sonsuz olduğu için de her insanın en iyi yaşamı ahrette elde etmeye odaklanması gerektiğini hatırlatmak için geldi. Maalesef insanlar sarhoş oldukları için bu tavsiyeye uymuyorlar.
- Daha sonra Mevlana, resmi bırakmaktan memnuniyet duyacağını söyleyen müride Sarayın fotoğrafını isteyip istemediğini sordu. Mevlana fotoğrafı büyüttüreceğini ve gelenleri için bir uyarı ve ders olması için onu duvarına asacağını söyledi. Tıpkı gelenleri tehlikeden korumak için koyulan; ‘Dikkat Köpek Var’ uyarı levhası gibi, Mevlana bu büyütülmüş Saray fotoğrafının da; “Bu bina birçoklarının aldatılmasına neden oldu. Yani şeytani düşüncelerle aldatılmaktan vazgeçmeyin.” mesajını vererek ‘Dikkat şeytan’ uyarısı olarak, ziyaretçilerini uyarmak için istedi.
Son olarak, müritler üç soru sordular:
- Biri son sekiz yıldır İran’da neden yağmur yağmadığını sordu. Şimdi toprak kavruluyor ve kuru. Mevlana, bir Hadisinde Resulullah’ın (SAV): “Son İmamın gelişinden önce yedi yıllık bir kuraklık olacak” dediğini söyledi. Mevlana; İmam Mehdi’nin (AS) Haccı Ekber (Cuma gününe Rastlarsa) zamanında ortaya çıkacağını söyledi ve bir sonraki yıl da böyle bir yıldır. Yani, öyleyse, Mevlana Allah’ın Merhamet Deryasından beklenen İmamül Zaman’ı göndereceğine dair umut doludur. Mevlana onun gelişini sabırla beklemeleri için onları cesaretlendirmiştir.
- İkinci soru ise, Allah’ın Kutsal İsimleri için özel bir Zikirle ilgili soran ve Mevlana’nın RabbunAllah HasbunAllah okumasını söylediği bir mürittendi.
- Son soru ise suya alerjisi olan ve abdest süresince suyla temas ettiğinde canı yanan hanım bir mürittendi. Bir şifa istedi ve Mevlana da sirke kullanmasını tavsiye etti.
El-Fatiha
Tefsir
Benzer bir hikâye, Hz. Musa (AS) zamanında yaşayıp yok olmuş olan Karunla ilgili olarak Kuran’da anlatılmıştır.
إِنَّ قَـٰرُونَ ڪَانَ مِن قَوۡمِ مُوسَىٰ فَبَغَىٰ عَلَيۡهِمۡۖ وَءَاتَيۡنَـٰهُ مِنَ ٱلۡكُنُوزِ مَآ إِنَّ مَفَاتِحَهُ ۥ لَتَنُوٓأُ بِٱلۡعُصۡبَةِ أُوْلِى ٱلۡقُوَّةِ إِذۡ قَالَ لَهُ ۥ قَوۡمُهُ ۥ لَا تَفۡرَحۡۖ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يُحِبُّ ٱلۡفَرِحِينَ (٧٦) وَٱبۡتَغِ فِيمَآ ءَاتَٮٰكَ ٱللَّهُ ٱلدَّارَ ٱلۡأَخِرَةَۖ وَلَا تَنسَ نَصِيبَكَ مِنَ ٱلدُّنۡيَاۖ وَأَحۡسِن ڪَمَآ أَحۡسَنَ ٱللَّهُ إِلَيۡكَۖ وَلَا تَبۡغِ ٱلۡفَسَادَ فِى ٱلۡأَرۡضِۖ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يُحِبُّ ٱلۡمُفۡسِدِينَ (٧٧) قَالَ إِنَّمَآ أُوتِيتُهُ ۥ عَلَىٰ عِلۡمٍ عِندِىٓۚ أَوَلَمۡ يَعۡلَمۡ أَنَّ ٱللَّهَ قَدۡ أَهۡلَكَ مِن قَبۡلِهِۦ مِنَ ٱلۡقُرُونِ مَنۡ هُوَ أَشَدُّ مِنۡهُ قُوَّةً۬ وَأَڪۡثَرُ جَمۡعً۬اۚ وَلَا يُسۡـَٔلُ عَن ذُنُوبِهِمُ ٱلۡمُجۡرِمُونَ (٧٨) فَخَرَجَ عَلَىٰ قَوۡمِهِۦ فِى زِينَتِهِۦۖ قَالَ ٱلَّذِينَ يُرِيدُونَ ٱلۡحَيَوٰةَ ٱلدُّنۡيَا يَـٰلَيۡتَ لَنَا مِثۡلَ مَآ أُوتِىَ قَـٰرُونُ إِنَّهُ ۥ لَذُو حَظٍّ عَظِيمٍ۬ (٧٩) وَقَالَ ٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلۡعِلۡمَ وَيۡلَڪُمۡ ثَوَابُ ٱللَّهِ خَيۡرٌ۬ لِّمَنۡ ءَامَنَ وَعَمِلَ صَـٰلِحً۬ا وَلَا يُلَقَّٮٰهَآ إِلَّا ٱلصَّـٰبِرُونَ (٨٠)فَخَسَفۡنَا بِهِۦ وَبِدَارِهِ ٱلۡأَرۡضَ فَمَا ڪَانَ لَهُ ۥ مِن فِئَةٍ۬ يَنصُرُونَهُ ۥ مِن دُونِ ٱللَّهِ وَمَا كَانَ مِنَ ٱلۡمُنتَصِرِينَ (٨١) وَأَصۡبَحَ ٱلَّذِينَ تَمَنَّوۡاْ مَكَانَهُ ۥ بِٱلۡأَمۡسِ يَقُولُونَ وَيۡكَأَنَّ ٱللَّهَ يَبۡسُطُ ٱلرِّزۡقَ لِمَن يَشَآءُ مِنۡ عِبَادِهِۦ وَيَقۡدِرُۖ لَوۡلَآ أَن مَّنَّ ٱللَّهُ عَلَيۡنَا لَخَسَفَ بِنَاۖ وَيۡكَأَنَّهُ ۥ لَا يُفۡلِحُ ٱلۡكَـٰفِرُونَ (٨٢) تِلۡكَ ٱلدَّارُ ٱلۡأَخِرَةُ نَجۡعَلُهَا لِلَّذِينَ لَا يُرِيدُونَ عُلُوًّ۬ا فِى ٱلۡأَرۡضِ وَلَا فَسَادً۬اۚ وَٱلۡعَـٰقِبَةُ لِلۡمُتَّقِينَ (٨٣) مَن جَآءَ بِٱلۡحَسَنَةِ فَلَهُ ۥ خَيۡرٌ۬ مِّنۡہَاۖ وَمَن جَآءَ بِٱلسَّيِّئَةِ فَلَا يُجۡزَى ٱلَّذِينَ عَمِلُواْ ٱلسَّيِّـَٔاتِ إِلَّا مَا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ (٨٤
(76) Şüphesiz Karun, Musa’nın kavmindendi. Onlara karşı azgınlık etti. Biz ona, anahtarlarını (bile taşımak) güçlü bir topluluğa ağır gelecek hazineler verdik. Hani, kavmi kendisine şöyle demişti: “Böbürlenme! Çünkü Allah, böbürlenip şımaranları sevmez.” (77) “Allah’ın sana verdiği şeylerde ahret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve yeryüzünde bozgunculuk isteme. Çünkü Allah, bozguncuları sevmez.” (78) Karun, “Bunlar bana bendeki bilgi ve beceriden dolayı verilmiştir” dedi. O, Allah’ın kendinden önceki nesillerden, ondan daha kuvvetli ve daha çok mal biriktirmiş kimseleri helâk etmiş olduğunu bilmiyor muydu? Suçlulukları kesinleşmiş olanlara günahları konusunda soru sorulmaz (Çünkü Allah hepsini bilir). (79) Karun, ziyneti ve görkemi içerisinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzu edenler, “Keşke Karun’a verilen (servet) gibi bizim de (servetimiz) olsaydı. Şüphesiz o büyük bir servet sahibidir” dediler. (80) Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise, “Yazıklar olsun size! İman edip de iyi işler yapanlara Allah’ın vereceği mükâfat daha hayırlıdır. Ona da ancak sabredenler kavuşturulur” dediler. (81) Sonunda onu da, sarayını da yerin dibine batırdık. Allah’a karşı ona yardım edebilecek adamları da yoktu. Kendisini savunup kurtarabileceklerden de değildi! (82) Daha dün onun yerinde olmayı arzu edenler, “Vay! Demek ki Allah, kullarından dilediği kimselere rızkı bol verir ve (dilediğine) kısarmış. Allah, bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Demek ki kâfirler iflah olmayacak” demeye başladılar. (83) İşte ahret yurdu. Biz, onu yeryüzünde büyüklük taslamayan ve bozgunculuk çıkarmayanlara has kılarız. Sonuç, Allah’a karşı gelmekten sakınanlarındır. (84) Kim bir iyilik getirirse, ona bundan daha hayırlısı vardır. Kim de bir kötülük getirirse, bilsin ki, kötülük işleyenler ancak yapmakta olduklarının cezasına çarptırılırlar. (Surah Al-Qasas 28:76-84)
- Cahil sıradan insanlar, böylesine büyük bir servetin onun yok olmasına neden olacağının farkına varmadan, çok büyük serveti nedeniyle Karun’a imrendiler. Ama Beni İsrail (İsrail oğulları) içerisinde bilgili olanlar daha iyi biliyorlardı. Yeterince gerçek, Karun utanç içerisinde zenginliğiyle birlikte gömüldü ve akılsız olanlar o zaman servet ve kibrin bire insanı yok olmaya sürüklediğinin farkına vardılar.