Mevlana Şeyh Nazım’ın Kısa ve Ufak Tavsiyeleri
1 Kasım 2010
Allah Kullarını mutlu görmek ister
Euzu billahi mineşşeytânirracîm.
Bismillahirrahmanirrahim
Essalamü Aleyküm ve Rahmetullahi Ve Berekatüh
(Mevlana bu Sohbette Şeyh Kayyal’a altı özel konuda tavsiyede bulunur. Bu Özeti okuduktan sonra, Mevlana’nın namaz süresince gerçek kıyamda duruş şeklinin nasıl olduğunu görebilmeniz için, asıl videoyu izlemelisiniz. Tüm video 13 dakika olmasına rağmen, Mevlana’nın anlatımını görmeniz için, ilk üç dakikalık bölümünü izlemeniz yeterlidir.)
1) Namazda, Rabbin huzurunda, bir kul gibi durmak
- Mevlana nasıl namaz kılmamız gerektiği konusuna değindi. Allah’ın huzurunda duran birisi, yaptığı eyleme tam olarak odaklanmalı ve yoğunlaşmalıdır. Mevlana soruyor; bir kişi Sultanın huzurunda nasıl kıyamda (ayakta) durmalıdır? Sultanla birlikte olmanın kuralı (adabı) nedir? Kişi saygı ve alçak gönüllü bir şekilde durmalıdır! Mevlana birçok kişinin bundan habersiz ve bilgisiz olduğundan, onların Şeriatın gereklerini önemsemediğini ve kayıtsız, dikkatsiz ve cansız bir şekilde durduklarından yakındı.
- (Mevlana’nın takip ettiği) Hanefi Şeriat Okuluna göre, ayaklarımız hafif açık şekilde durmalıyız ve ayaklar da birbirlerinden bir karış kadar aralık durmalıdırlar. Maalesef, bazı insanlar ayaklarını çok açık bir şekilde dururken, kendilerinin rahatlatıyormuş gibi görünüyorlar! Bir kişi Sultanın huzurunda nasıl; tembel, geriye doğru kaykılmış, gevşek bir görünümde durabilir? Ayaklar uygun bir şekilde pozisyon aldığında, namaz kılan kişi, namazı eda ettiği sürece alçak gönüllülüğü göstermek için, alçak gönüllü bir şekilde, kafası öne eğik durumda durmalıdır.
- Namazın lideri (İmam), kendisinin yönettiği kişiler için de sorgulanacağı için, aynı zamanda cemaatinin bu konuya dikkat edip etmediklerini de kontrol etmelidir.
2) Kişi, bir Sure okunduğu zaman, nerede duracağını bilmelidir
- Mevlana daha sonra, birkaç dakika önce namazda imamlık yapmış olan, Şeyh Kayyal’a, namaz boyunca okuduğu ayeti okumasını istedi. Ali İmran Suresinin son bölümüydü:
إِنَّ فِى خَلۡقِ ٱلسَّمَـٰوَٲتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَٱخۡتِلَـٰفِ ٱلَّيۡلِ وَٱلنَّہَارِ لَأَيَـٰتٍ۬ لِّأُوْلِى ٱلۡأَلۡبَـٰبِ (١٩٠) ٱلَّذِينَ يَذۡكُرُونَ ٱللَّهَ قِيَـٰمً۬ا وَقُعُودً۬ا وَعَلَىٰ جُنُوبِهِمۡ وَيَتَفَڪَّرُونَ فِى خَلۡقِ ٱلسَّمَـٰوَٲتِ وَٱلۡأَرۡضِ رَبَّنَا مَا خَلَقۡتَ هَـٰذَا بَـٰطِلاً۬ سُبۡحَـٰنَكَ فَقِنَا عَذَابَ ٱلنَّارِ (١٩١) رَبَّنَآ إِنَّكَ مَن تُدۡخِلِ ٱلنَّارَ فَقَدۡ أَخۡزَيۡتَهُ ۥۖ وَمَا لِلظَّـٰلِمِينَ مِنۡ أَنصَارٍ۬ (١٩٢)رَّبَّنَآ إِنَّنَا سَمِعۡنَا مُنَادِيً۬ا يُنَادِى لِلۡإِيمَـٰنِ أَنۡ ءَامِنُواْ بِرَبِّكُمۡ فَـَٔامَنَّاۚ رَبَّنَا فَٱغۡفِرۡ لَنَا ذُنُوبَنَا وَڪَفِّرۡ عَنَّا سَيِّـَٔاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ ٱلۡأَبۡرَارِ (١٩٣) رَبَّنَا وَءَاتِنَا مَا وَعَدتَّنَا عَلَىٰ رُسُلِكَ وَلَا تُخۡزِنَا يَوۡمَ ٱلۡقِيَـٰمَةِۗ إِنَّكَ لَا تُخۡلِفُ ٱلۡمِيعَادَ (١٩٤) فَٱسۡتَجَابَ لَهُمۡ رَبُّهُمۡ أَنِّى لَآ أُضِيعُ عَمَلَ عَـٰمِلٍ۬ مِّنكُم مِّن ذَكَرٍ أَوۡ أُنثَىٰۖ بَعۡضُكُم مِّنۢ بَعۡضٍ۬ۖ فَٱلَّذِينَ هَاجَرُواْ وَأُخۡرِجُواْ مِن دِيَـٰرِهِمۡ وَأُوذُواْ فِى سَبِيلِى وَقَـٰتَلُواْ وَقُتِلُواْ لَأُكَفِّرَنَّ عَنۡہُمۡ سَيِّـَٔاتِہِمۡ وَلَأُدۡخِلَنَّهُمۡ جَنَّـٰتٍ۬ تَجۡرِى مِن تَحۡتِہَا ٱلۡأَنۡهَـٰرُ ثَوَابً۬ا مِّنۡ عِندِ ٱللَّهِۗ وَٱللَّهُ عِندَهُ ۥ حُسۡنُ ٱلثَّوَابِ (١٩٥) لَا يَغُرَّنَّكَ تَقَلُّبُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ فِى ٱلۡبِلَـٰدِ (١٩٦) مَتَـٰعٌ۬ قَلِيلٌ۬ ثُمَّ مَأۡوَٮٰهُمۡ جَهَنَّمُۚ وَبِئۡسَ ٱلۡمِهَادُ (١٩٧) لَـٰكِنِ ٱلَّذِينَ ٱتَّقَوۡاْ رَبَّهُمۡ لَهُمۡ جَنَّـٰتٌ۬ تَجۡرِى مِن تَحۡتِہَا ٱلۡأَنۡهَـٰرُ خَـٰلِدِينَ فِيہَا نُزُلاً۬ مِّنۡ عِندِ ٱللَّهِۗ وَمَا عِندَ ٱللَّهِ خَيۡرٌ۬ لِّلۡأَبۡرَارِ (١٩٨) وَإِنَّ مِنۡ أَهۡلِ ٱلۡڪِتَـٰبِ لَمَن يُؤۡمِنُ بِٱللَّهِ وَمَآ أُنزِلَ إِلَيۡكُمۡ وَمَآ أُنزِلَ إِلَيۡہِمۡ خَـٰشِعِينَ لِلَّهِ لَا يَشۡتَرُونَ بِـَٔايَـٰتِ ٱللَّهِ ثَمَنً۬ا قَلِيلاًۗ أُوْلَـٰٓٮِٕكَ لَهُمۡ أَجۡرُهُمۡ عِندَ رَبِّهِمۡۗ إِنَّ ٱللَّهَ سَرِيعُ ٱلۡحِسَابِ (١٩٩) يَـٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ ٱصۡبِرُواْ وَصَابِرُواْ وَرَابِطُواْ وَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ لَعَلَّكُمۡ تُفۡلِحُونَ (٢٠٠)
(190) Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için elbette ibretler vardır. (191) Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. “Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru” derler. (192) “Rabbimiz! Sen kimi cehennem ateşine sokarsan, onu rezil etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur.” (193) “Rabbimiz! Biz, ‘Rabbinize iman edin’ diye imana çağıran bir davetçi işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla. Kötülüklerimizi ört. Canımızı iyilerle beraber al.” (194) “Rabbimiz! Peygamberlerin aracılığı ile bize vaat ettiklerini ver bize. Kıyamet günü bizi rezil etme. Şüphesiz sen, vaadinden dönmezsin.” (195) Rableri, onlara şu karşılığı verdi: “Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden hiçbir çalışanın amelini zayi etmeyeceğim. Sizler birbirinizdensiniz. Hicret edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet görenler, savaşanlar ve öldürülenlerin de andolsun, günahlarını elbette örteceğim. Allah katından bir mükâfat olmak üzere, onları içinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Mükâfatın en güzeli Allah katındadır.” (196) Kâfirlerin refah içinde diyar diyar dolaşmaları sakın seni aldatmasın. (197) (Onların bu refahı) az bir yararlanmadır. Sonra onların barınağı cehennemdir. Ne kötü bir yataktır orası! (198) Fakat Rablerine karşı gelmekten sakınanlar için, Allah katından bir konaklama yeri olarak, içinde ebedî kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler vardır. Allah katında olan şeyler iyiler için daha hayırlıdır. (199) Kitap ehlinden öyleleri var ki, Allah’a, size indirilene ve kendilerine indirilene, Allah’a derinden saygı duyarak inanırlar. Allah’ın ayetlerini az bir değere satmazlar. Onlar var ya, işte onların, Rableri katında mükâfatları vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir. (200) Ey iman edenler! Sabredin. Sabır yarışında düşmanlarınızı geçin. (Cihat için) hazırlıklı ve uyanık olun ve Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.
- Şeyh Kayyal 193. ayetin sonunda okumayı kesti ve Mevlana da neden böyle yaptığını sordu. Mevlana, birçok İmamın bu noktada okumayı kestiğini ama bunun uygun olmadığını, aslında bir sonraki Ayete kadar, (194. Ayet); “Rabbimiz! Peygamberlerin aracılığı ile bize vaat ettiklerini ver bize. Kıyamet günü bizi rezil etme. Şüphesiz sen, vaadinden dönmezsin.” okumaya devam edilmesi gerektiğini söyledi. Bu Allah’ın Vaadini içeren Yüce bir Ayettir! Öyleyse, okumaya devam et ve bırakma. O, dünya üzerinde eda edilmiş olan tüm ibadetlerden yedi kat daha güçlü ödülü olan bir duadır! Onu atlamak, atlayan kişiyi ve cemaatini bereketli ödülden mahrum etmek demektir. –namaz sırasında Kuran’ın okunmasını yanlış bir yerde kesmek ne de talihsiz bir kayıptır!
3) İmamlık yaparken, kısa Sureler ve o Sureleri hızlı okumak
- Daha sonra Mevlana Şeyh’e; El-Fatiha Suresini okunduğu sürece İmam (cemaatle) birlikte ayetlere eşlik etmelidir ve Sureyi epey hızlı bir şekilde oku. Vahabi İmamlar her bir ayeti tek başlarına (cemaate eşlik etmeden) okumayı severler. Süreyi yavaş ve zahmetli bir hale getirerek, Sureyi tamamlamak uzun bir süre alır. Bu Ehli Sünnet vel Cemaatin tarzı değildir. Peygamberimiz (SAV), bugün bazı önde gelen İmamların yaptıkları gibi, Fatiha’yı asla yavaş ve lafları uzatarak okumamıştır!
- Bir şeyleri körü körüne takip etmemeliyiz, yaptığımız şeyde güvenilir be şüphesiz olmalıyız ve izleyip/taklit ettiğimiz kişiyi yüceltmiş olacağımız için, ibadetimizi belirli bir şekilde neden yaptığımız konusunda da açık olmalıyız. Peygamberimiz (SAV) Ulusunun halkını, karanlıkta el yordamıyla bir şeyleri arayan insanlar ve körü körüne ünlü (ama cahil) insanları taklit etmekten sakınan insanlar oldukları için, kesinliklerinden dolay severdi.
4) Erkekler, önemli bir Sünnet olduğu için, sakal bırakmaktan zevk almalıdır
- Mevlana daha sonra içerdeki bir adamı işaret etti, sakalsızdı. “Her şeyin ve herkesin hakkını verin,” diye haykırdı “neden sakalının hakkını vermiyorsun?” Allah sakalı yüzün süsü olarak takdir etti, bunu yapmak için izin verilmesi hakkı. Öyleyse, neden bazı müminler sakalın var olma hakkını reddediyorlar?
- Her genç sakal bırakmalıdır bu şakaya alınacak ya da hafife alınacak bir konu değildir! Neyin helal neyin haram olduğu açıktır. Aynı şekilde, neyin gerçek neyin sahtelik ve gerçek dışılık olduğu da apaçık ortadadır.
5) Allah güler ve kullarının da gülmesini ister!
- Daha sonra Mevlana şeyh Kayyal’a sordu: “Allah güler mi?” “Evet” diye cevapladı Şeyh Kayyal. “Allah ağlar mı?” diye devam etti Mevlana. Şeyh Kayyal “Hayır” diye cevapladı.
- Mevlana bunu, gerçekten de açıkladı; Allah gerçekten güler ve ağlamak zayıflığın işareti, güçsüzlüğün ve yetersizliğin işareti olduğu için, Allah ağlamaz. Bu kulların davranışıdır Rabbin değil. Allah nasıl ağlayabilir? O; Hükmeden, Bağışlayan, Sağlayan, Boyun Eğdiren, Saygıdeğer, Her Şeye Gücü Yeten, Egemen Olan, Mutlak Güçtür!
- Mevlana, Allah’ın güldüğü ile ilgili Hadisleri ezberleyip, öğrenmesini tavsiye etti ki böylece bu durumu başkalarına da açıklayabilirdi. Tıpkı Allah’ın güldüğü gibi, bizler de (insanlar) güleriz. Bir hadisinde Resulullah (SAV) diyor ki: “Kim bir toplumu taklit ederse, onlardandır.” Öyleyse, Onunla birlikte olabilmek için, İlahi görgü ve davranışları taklit etmeliyiz. Resulullah (SAV) dedi ki: “Rabbin davranışlarını elde etmeyi aramalıyız.” Allah kullarını gülerken görmekten hoşlanır/mutlu olur. Öyleyse ağlamayın. Bunun yerine gülün ve başkalarını da güldürün.
6) Bu tavsiyenin tüm amacı
- Mevlana, yolculuklarını mükemmel bir şekilde tamamlamaları için, çevresinde bulunanların hatalarını düzelttiğini söyledi. Takipçilerinin yüklerini bir deve gibi sırtında taşıyabilen eğitimli birisi bile bazı durumları gözden kaçırabilir ve daima tavsiye ve hatırlatmalara ihtiyaç duyarlar. Düzeltilmesi gereken bazı durumlar varsa, düzeltmeliyiz.
- Mevlana katılımcıları, Şeyh Kayyal’ı tavsiye alması için kendisine gönderen Budala Evliyaları, bilgilendirerek sonuçlandırdı. Çünkü Şeyh Kayyal Budalaların dillerini değil ama Mevlana’nın dilini anlayabiliyordu.
Fatiha
Tefsir
- Resulullah (SAV): “Bir hizmetçinin oturduğu gibi otururum, bir hizmetçinin yürüdüğü gibi yürürüm ve bir hizmetçinin yediği gibi yerim.” demiştir. Bir hizmetçinin nezaketi hayatımız boyunca bizlerle birlikte olmalıdır. Özellikle Her Şeye Gücü Yeten Rabbin huzurunda ibadet için kıyamda durduğumuz zaman. Ona en yüce saygılarımızı sunalım ve böylece O da bizleri kurtaracaktır. (Bu konuyla ilgili olarak bir önceki Sohbete bakınız)
- Ali-İmran Suresinin son bölümü, Resulullah’ın da (SAV) yaptığı gibi, genelde teheccüd zamanlarında okunur. Güçlü dualar içerir ve eğer birisi teheccüd namazı için ayaktaysa, okuması sünnettir.
- İmamlar için, cemaatin içerisinde işleri olanlar, hasta olanlar, yaşlı olanlar, bakıma ihtiyacı olanlar vs. olabileceğinden, Sureleri hızlı ve çabuk okumak ve (kısa Sureler okuyarak) namazı kısaltmak önemlidir. Yani İmam düşünceli davranmalıdır ve namazları uzatmamalıdır. Resulullah (SAV) dedi ki: “İçinizden herhangi biri namazda insanlara imamlık yaparsa, aralarında; hasta, zayıf ve yaşlılar olabileceği için, namazı kısa tutmalıdır. Ve eğer içinizden biri namazı yalnız başına eda ediyorsa, (namazı) dilediği kadar uzatabilir.” Bir adam geldi ve “Ey Allah’ın Resulü! Sabah namazına gitmiyorum çünkü falanca (İmam) devamlı olarak uzattıkça uzatıyor.” dedi. Allah’ın Resulü çok kızdı ve oradakiler onun o günkü kadar kızgın olduğunu daha önce görmemişlerdi. Peygamberimiz (SAV) dedi ki: “Ey insanlar! Bazılarınız diğer insanları namazdan soğutuyorlar, öyleyse herkim İmam olursa, arkasında saf tutanlar zayıf, yaşlı ya da hasta olabilecekleri için, namazı kısaltmalıdır.” Peygamberimiz (SAV) (cemaat içerisinde) namazı kısa tutardı ama bunu yaparken kusursuz bir şekilde sunardı.
- Gülmemiz talimatını verirken, Mevlana bizlerin; yumuşak başlı, neşeli ve yumuşak kalpli olmamızı söylemek istiyor ki böylece insanlar bizleri daha sevecen ve daha cana yakın bulabilirler. İnsanlarla bu şekilde kaynaşmalıyız. Sıkıcı, boğucu ve saldırgan bir tavır insanları uzaklaştıracak ve onları yoldan çıkartacaktır. Ancak bu Sohbetler sırasında şakalar yapmak ve yerlerde yuvarlanmak anlamına gelmemelidir. Kendimizi ağırbaşlı ve edepli bir şekilde taşımalı ve göstermeliyiz. Ve ağlamak kullara has bir davranış olduğu için, Allah’la geçirdiğimiz sessiz zamanlarda, teheccüd namazı boyunca, Ona kendimiz ve sevdiklerimiz için yakardığımız seccade üzerinde, böyle yapmalıyız. Tıpkı Resulullah’ın (SAV) bir Hadisinde, Hz. Cebrail’in (AS) Cehennemin Ateşini bir kap su dökerek söndürmesinde de gösterdiği gibi, Tövbe ve pişmanlık süresince dökülen gözyaşları Cehennem ateşini söndürür. Dökülen suyun ne olduğunu sorduğu zaman da Hz. Cebrail (AS) cevaplar: “Bunlar senin Ümmetinin gözyaşları, Ey Sevgili.”
- Yaratılanlarla (insanlarla) birlikte olduğunuzda gülün ve Yaratıcıyla olduğunuz zaman da ağlayın. Allah diyor ki: “Ben insanda iki korkuyu birleştirmem. Eğer dünyada gerçekten Benden korkuyorsa, ahrette, asla, Benden korkmayacaktır. Fakat eğer dünyada Benden korkmazsa, ahrette Benden, gerçekten de, çok fazla korkacaktır.”
وَأَنَّهُ ۥ هُوَ أَضۡحَكَ وَأَبۡكَىٰ
Şüphesiz O, güldürür ve ağlatır. (Surah An-Najm 53:43)
- Allah’ın güldüğünden bahseden bir Hadisten alıntı yaparak sonlandıracağım. İbn Mace’den aktarılan bir Hadiste, Peygamberimiz Muhammed (SAV) diyor ki: “Şüphesiz ki Rab, kullarının umutsuzluk hissettiği zamanlarda, onlara Yardımı çok yakın olduğu için, güler!” Lakit bin Sabra dedi ki: “Ey Allahın Elçisi, anam, babam senin için feda olsa Rabbimiz güler mi? Peygamberimiz (SAV) “Evet” diye cevapladı. Lakit ise: “Bu durumda, gülen bir Rabden, iyilik alma umudundan asala vazgeçmeyeceğiz!”